Dolayısıyla, genomik bir bakış açısıyla "hepimiz Afrikalıyız" demekten hoşlanıyorum. | TED | ما أحاول قوله هو أننا ومن منظور الجينوم نحن جميعاً أفارقة |
Ancak genomik insan genomundaki baz dizilimi aracılığı ile biyoloji bilimine bir pencere açıyor. | TED | باستثناء أن الجينوما هي عدسات على البيولوجيا من خلال نافذة تسلسل القواعد في الجينوم البشري. |
Şimdi elimizde teknikler var, bu hızlı sentez metodları sayesinde eklemeli genomik dediğimiz şeyi gerecekleştirebiliyoruz. | TED | لدينا الآن الأساليب، بسبب هذه الطرق السريعة للتجميع، لتنفيذ ما نسميه الجينوم الإندماجي. |
Üçlü sarmal, genomik fosiller. | Open Subtitles | بخصوص الشيفرة الوراثية الثلاثية والمحتوى الوراثي الأحفوري |
Ama önce vücudunuzun DNA'nıza genomik fosilleri eklediğimde bu durumu kaldırabileceğinden emin olmalıyım. | Open Subtitles | لكن عليّ التأكد أولاً من أن جسدك لن يرفض المحتوى الوراثي للأحافير التي سأضمها إلى حمضك النووي، اتفقنا؟ |
Eğer merdiven halinde düşünürseniz her basamak, farklı bir hayvandan genomik fosiller içeriyor. | Open Subtitles | إن تخيلتم درجات السلم كل درجة تحتوي على أحافير وراثية من حيوان مختلف |
Sıvıyı bu sistemlerden birisine pompalıyoruz ve düğmeye basıyoruz ve böylece genomik karakter analizi yapılıyor. | TED | نضخ السائل عبر أحد هذه الأنظمة, ونضغط على الزر, ويتم تحليله لمعرفة صفاته الجينية |
Bu, her amaca hizmete edebilecek bir girişim. Ancak bunu genomik alanında kullanmak kısmen karmaşık. | TED | إنّه مدخل يمكننا استخدامه في كل شيء، لكن استخدامه في علم الجينوم معقد قليلاً. |
Bu bilgi şu anda daha hızlı ve daha ucuz yapabildiğimiz genomik bilimi ile birleşti. | TED | هذه الجينات أصبحت مترابطة بفضل تطبيقنا لعلم الجينوم بطريقة أسرع وأرخص من ذي قبل. |
O zamanlar, genomik ve programlama giderek gelişiyordu. | TED | في تلك الأثناء، كان علم الجينوم والحوسبة قد انتشر منذ مدة. |
Bir internet sitesi yaptık. genomik ve programlama topluluklarından destek topladık ve uzaktaki çiftçilere gittik. | TED | ثم صنعنا موقع إلكتروني، جمعنا دعم من مجتمعات علم الجينوم والحوسبة، ثم ذهبنا للفلاحين. |
Ancak eskiden 10 MB sabit diskler 3.400 $ iken, şimdi ciddi anlamda daha ucuz. genomik biliminde, | TED | لكن الأقراص الصلبة كانت تساوي 3400 دولار ل 10ميغا بايت-- ثمن بخس للغاية. في علم الجينوم الآن، |
İlk insan genomu, James Watson'unki, 2000 senesinde İnsan Genom Projesi'nin sonucu olarak haritalandı. Ve sadece bir insanın genomik yapısının haritasını çıkarmak yaklaşık 200 milyon dolara mâl oldu ve hemen hemen 10 yıllık bir çalışmayı gerektirdi. | TED | أول جينوم بشري، ذلك الخاص بجيمس واطسون، قد وضع خرائط لذروة الجينوم البشري في عام 2000. وكلف الأمر حوالي 200 مليون دولار وحوالي 10 سنوات من العمل لتخطيط بنية شخص واحد فقط من الجينوم. |
Hatta, bizi senelerdir uğraştıran daha bir çok hastalığı sebebi, mesela kanseri hala iyileştiremememizin sebebi, bunların genomik seviyede nasıl çalıştıklarını anlayamamış olmamızdır. | TED | هناك الكثير والكثير من الامراض التي عانينا منها لفترات طويلة مثل السرطان ، ولم نحصل على علاجات ناجعة لها وذلك بسبب اننا لا نعرف كيف تعمل على مستوى الجينوم |
Yani özellikle söylemek istediğim şey, bu böcek zararlıları ve patojenlerdeki karmaşıklıkları ortaya çıkarmak için gerekli eski genomik teknolojilerinin Sahraaltı Afrika için yapılmadığı. | TED | فما أقصده بالتحديد أنّ، تكنولوجيات علم الجينوم الأقدم والتي كانت مطلوبة للكشف عن التعقيدات في تلك الآفات والأمراض: هذه التكنولوجيات، لم تصمم من أجل الصحراء الجنوبية في أفريقيا. |
Hayatımda en iyi bilimi, en ileri teknoloji genomik aletlerle Doğu Afrika'nın bu kısmında yapacağımı asla hayal etmezdim. | TED | لم أحلم يومًا بأن أفضل علم قمت به في حياتي قد يكون على ذلك الدثار في شرق أفريقيا، بأفضل معدات تكنولوجية في علم الجينوم. |
Özellikle de genomik fosil serumu bitirdiğimizde. | Open Subtitles | لا سيما عند إتمامنا مصل المحتوى الوراثي الأحفوري |
genomik fosil serumunu bulduk. | Open Subtitles | عثرنا على مصل المحتوى الوراثي الأحفوري |
Aynı zamanda genomik fosilleri de paylaşıyorlar. Soyu tükenmiş genler. | Open Subtitles | بل هم يتشاركون أحافير وراثية مورثات منقرضة |