| Sadece gerçeği anlatmak istedim ama aralara biraz yalan serptim. | Open Subtitles | لقد أردت أن أقول الحقيقة ولكن بطريقة ما اختلطت الحقيقة بمجموعة من الأكاذيب |
| Ama artık korkmuyorum. Size gerçeği anlatmak için buradayım. | Open Subtitles | لكنني لم أعد خائفاً أنا هنا كي أقول الحقيقة |
| Uzun bir süre boyunca kesin gerçeği anlatmak için düşündüm. | Open Subtitles | لقد قررت منذ وقت طويل أن أقول الحقيقة |
| Devon gerçeği anlatmak istedi ama Lefferts'in başarılı bir hukuk kariyeri vardı. | Open Subtitles | و أراد ديفون قول الحقيقة, و لكن ليفيرتس, تعرفين لديه تدريب قانوني ناجح. لديه الكثير ليخسره |
| Ortaya çıkarsan gerçeği anlatmak zorunda kalacağımı biliyordum. | Open Subtitles | علمت بأنه إن حضرت فسيتوجب علي قول الحقيقة |
| Unutmayın, kendinizi hazır hissedene dek gerçeği anlatmak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | انه لا توجد وجهة للحديث {\fnTraditional Arabic\fs36\b1}مالم تكن قادراً على قول الحقيقة |
| Tek yapman gereken gerçeği anlatmak. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله هو ان تقول الحقيقة |
| Tek yapman gereken gerçeği anlatmak. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله هو ان تقول الحقيقة |