..çok genç, çok kadınsı ve çok çaresiz oluşu gerçeğine.. | Open Subtitles | حسنا، لحقيقة انها صغيرة للغاية، وكذلك أنوثتها وحتى قليلة الحيله. |
En azından ölümün geldiği gerçeğine bu kadar kör yaklaşmazlardı. | Open Subtitles | على الأقل هم لم يكونوا غير مدركين لحقيقة إقتراب الموت. |
Görev kayıtlarının uzun olması ve büyük bir kısmının seçkin olduğu gerçeğine tanıklık edeceğim. | Open Subtitles | اذاً ما الخلاصة؟ سأشهد بحقيقة أن سجل خدمتك طويل والأهم من ذلك أنه مصدر فخر |
Karşına oturup beni aldattığın gerçeğine sevinmemi mi? | Open Subtitles | هل تريدين مني الجلوس والإبتهاج بحقيقة خداعك لي؟ |
O yüzden şu andan itibaren Joey'nin çantasıyla bir bütün olduğu gerçeğine alışmanız gerekiyor. | Open Subtitles | عليكم ان تعتادوا على حقيقة ان جوي يأتي مع حقيبة |
Amerika sonunda çizgi romanların çocukları suç işlemeye teşvik etmediği gerçeğine uyandı. | TED | بدأت أمريكا تدرك أخيرًا حقيقة أن القصص المصورة لا تُسبب انحراف القاصرين. |
Neredeyse olay yerinde kellemin uçması gerçeğine odaklanabilir miyiz? | Open Subtitles | هل يمكننا فقط التركيز على الحقيقة بأنني إنفجرتُ تقريباً إلى قطع في مسرح الجريمة؟ |
Bence kaybedeceğimiz gerçeğine kendini hazırlamalısın. | Open Subtitles | أظن أنه يجب أن تعدي نفسك لحقيقة أننا سنخسر القضية |
Benim aslında bir Japon köylüsü olmadığım gerçeğine dikkatinizi çekebilir miyim? | Open Subtitles | هل أنبهك لحقيقة أنني حقا لست بفلاح ياباني |
O yüzden insanlar ne isterlerse onu söyleyebilecekleri gerçeğine alıştılar çünkü ben asla bir röportaj vermeyecektim. | Open Subtitles | .. لذلك الناس تعودوا .. لحقيقة أنه يمكنك قول ما تشاء .. لأني لن أقوم بإجراء أي مقابلة |
Onun bir zamanlar hayatta olan bir insan olduğu gerçeğine saygılıydı. | Open Subtitles | .. كان عندها احترام لحقيقة أنها كانت في يوم من الأيام إنسان حقيقي |
Gözlemlediğiniz bu gergin davranış, Bay Lampe'nin yeni kız arkadaşını hafta sonu için eve davet etmesi gerçeğine dayandırılamaz mı? | Open Subtitles | إذًا، ذلك القلق الذي لاحظته، يُمكن أن يفسّر لحقيقة أن السيد (لامبي) دعا خليلته الجديدة للمنزل، -لعطلة نهاية الأسبوع؟ |
Kim olduğum konusunda tamamıyla mutlu olmayacağı gerçeğine saygı göstermeyi denedim ve ortam bir zemin bulmaya çalıştım ama... | Open Subtitles | ما كان مطلقاً سعيداً بحقيقة أمري. وحاولتُ إيجاد أرضية مشتركة، ولكن.. |
Şiir bana yaşama isteği verir ve bunun sebebini size şöyle anlatmak istiyorum: Belirli bir mekanda, bir zamanda, bir kültürde yaşarken bir başkasında yaşayamayacağımız gerçeğine kimi şiirler karşı çıkar. | TED | الشعر يساعدني في تقبلي للحياة وأريد أن أخبركم لماذا عن طريق إخباركم كيف كيف أن بعض القصائد تتعلق بحقيقة أن أننا جميعنا أحياء في مكان واحد في الوقت نفسه في ثقافة واحدة وبحقيقة أننا لن نكون أحياء أبدا |
Hayır ama, Meksika'ya gitmeleri gerektiği gerçeğine güveniyorum ve üçümüz birden hayatta olmazsak bunu yapamazlar. | Open Subtitles | لا, لكني أثق بحقيقة انهم "يُريدون الذهاب إلى "المكسيك ولا يستطيعون الذهاب بدون أن نبقى ثلاثتنا أحياء |
Birazcık sessiz olabilirseniz ve bu evde başkalarının da yaşadığı gerçeğine saygı gösterebilirseniz çok memnun olurum. | Open Subtitles | انا اقدر ان تكونوا هادئين و ان تحترموا حقيقة ان هنالك اناس اخرين يعيشون هنا |
Yoksa kızın olduğun gerçeğine tepki vermek için onun savunmakla fazla mı meşgulsün? | Open Subtitles | أم أنك مشغول بالدفاع عنها بدلاً من التعامل مع حقيقة أن لديك ابنة؟ |
Haddie'yle ilgilenememem gerçeğine. | Open Subtitles | أنا قلقة بشأن الحقيقة بأنني لستُ قلقة على (هادّي) |
Gördüğümüz her şey, şu an keyif aldığımız bu ilerleme bunu başardığımız gerçeğine dayanıyor. | TED | جميع ما نراه الآن وكل التطور الذي ننعم به، هو ينتج من حقيقة أننا قمنا بذاك الأمر. |
Finalde, gerçeğine prezervatif takmayı göstereceğim. | Open Subtitles | وفي النهاية سأعرض عليكم الآن التقنية الصحيحة لوضع الواقي الجنسي على الشيء الحقيقي هل متطوّعي مستعدّ؟ |
Kocanızın cinayetiyle önemli bir bağlantısı olabileceği gerçeğine rağmen mi? | Open Subtitles | على الرغم من حقيقة أنّه قد يكون له تأثير هام على قتل زوجكِ؟ |