Son günlerde etrafta korkunç bireyler oluyor ve bu bir açıklama gerektiriyor. | Open Subtitles | يبدو أن هنالك العديد من الأمور السيئة التي تدور هنا تتطلب تفسيراً |
Şaka mı yapıyorsunuz? Yolculuğumuz bazı şeyleri feda etmemizi gerektiriyor! Patlayıcıları yerleştirin. | Open Subtitles | الرحله هذه تتطلب بعض التضحيات جهز الشحنه ها قد بدا صبرى ينفذ |
Şimdi elbette tüm bu sistemler bir derece güven gerektiriyor ve bu işleyişin mihenk taşı itibar. | TED | الان كل هذه الانظمة تتطلب درجة من الثقة، وحجر الزاوية لهذا العمل. هو السمعة. |
Bence bu değerlendirme üç farklı konuya da bakmamızı gerektiriyor. | TED | و أظنّ أنّ الحكم يتطلّب منّا أخذ ثلاثة أشياء بعين الاعتبار. |
Bu ceketi parçalara ayırmak çoğu zaman daha çok para ve zaman gerektiriyor. | TED | ولذلك كثيراً ما يتطلب الأمر المزيد من الوقت والأموال لتفكيك سترة مثل هذه. |
Zannıma göre kabiliyetin bana 10 adıma kadar yaklaşmanı gerektiriyor | Open Subtitles | أخمّن أن مهارتك تتطلّب منك ان تكون خلال عشرة خطوات |
Çok katmanlı haksızlıklar karşısında sesini çıkarmak hiçbir zaman kolay değil, çünkü söz sanatından daha fazlasını gerektiriyor. | TED | إن فعل التصدي للظلم المتراكم ليس سهلاً أبدًا، لأن المشكلات تتطلب أكثر من مجرد البلاغة. |
Eğitim şart, ama bu problemle mücadele etmek her birimizin ve herkesin güçlenmesini ve hayatımızdaki kadınlar ve genç kızlar için daha iyi rol modeller olmamızı gerektiriyor. | TED | التعليم و التوعية مهم جدا و لكن هذه المشكلة تتطلب من كل منا المبادرة بأن تكون قدوة حسنة للنساء والفتيات القريبات منها |
değişim birçok şeyi gerektiriyor. Cesareti, şansı, vizyonu ve yürekli olmayı. | TED | تتطلب الشجاعة، الحظ وأيضا رؤية وجرأة في الفعل. |
Bu sorun tüm insanlığın dayanışmasını gerektiriyor. | TED | هذه مسألة تتطلب التضامن الإنساني الكامل. |
Çok az bakım gerektiriyor, tasarımda çok daha fazla esneklik sunuyor, ve tek isteği plastik bir tüpte taşınmak. | TED | وهي بحاجة للقليل للبقاء على قيد الحياة، وتقدم ليونة أكبر في تصميمها ولا تتطلب سوى أن توضع بأنبوب بلاستيكي صغير |
Sonunda fark ettim ki kahvem dünyadaki diğer pek çok şey gibi her kesimden inanılmaz sayıda insanın çabasının birleşimini gerektiriyor. | TED | لقد أدركت أن قهوتي مثل بقية الأشياء الكثيرة في العالم، تتطلب عملًا مشتركًا لأعداد هائلة من البشر من مختلف المهن والتخصصات. |
Ama ayini yapmak benim sahip olduğumu iddia edebileceğimden çok daha engin kara büyü bilgisi gerektiriyor. | Open Subtitles | يتطلّب معرفة أعظم بفن السحر أكثر مما أعرف |
Sistem, içinden geçtiği malzemeye göre sabit ayarlamalar gerektiriyor. | Open Subtitles | النظام يتطلّب تعديلات الثبات طبقا للمادّة التي يعبرها. |
Kazanmanın tek yolu oynamamak, ve bu da hayatlarını değiştirmelerini gerektiriyor. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة للفوز هي بِألّا تلعب و هذا يتطلّب منهم تغيير حياتهم. |
Fark edilmemeye çalışıyoruz, bu da bir nebze sessizlik gerektiriyor. | Open Subtitles | نحاول ألا يتم كشفِنا .. وهذا يتطلب قليلاً من الصمت |
Ayrıca işimiz insanlarla etkileşim gerektiriyor. Bu konuda iyi sayılmayız. | Open Subtitles | عملنا الآن يتطلب تفاعل مع الناس، وتلك ليست سمتنا القويّة. |
Onun sakin olmasını istiyorum ki bu, senin sakin olmanı gerektiriyor. | Open Subtitles | اريد منها ان تكون هادئه والذي يتطلب منك ان تكوني هادئه |
Tüm bu işlevler daha basit bileşenlerden kompleks moleküllerin oluşumunu gerektiriyor. | TED | إنّ جميع هذه العمليّات تتطلّب تشكيل جزيئات معقّدة من مركّبات أساسيّة عديدة. |
Açıkça ifade edersem, silahı yaratmak beyin fonksiyonunun daha yüksek bir düzeyini gerektiriyor. | Open Subtitles | أنظر ، من الواضح، أن تصنيع السلاحَ يَتطلّبُ مستوى أعلى مِنْ وظيفةِ الدماغِ |
Diane, herhangi bir birleşme Chumhum'da üç yıllık bir pencere gerektiriyor. | Open Subtitles | دايان أي اندماج يستلزم احتكار أرباح تشام هام لنا لـ3 سنوات |
Geleneksel kurallar, tedarik ve arzu, onlar ikinci ama o kuralların üstüne çıkmak, onların nasıl kırıldığını bilmek kesin bir kişisel bağlılık gerektiriyor. | Open Subtitles | في القوانين التقليدية العرض و الطلب إنها ثانويات ولكن لكي تتعدى هذه القوانين عليك معرفة متى تكسرهم يتتطلب ذلك إلتزام شخصي مطلق |
Bu şekilde dikkat vermek pratik gerektiriyor, herkesin de kendi tarzı var. | TED | يستوجب الانتباه الحقيقي الممارسة، ويقوم الجميع بممارسته بطريقته الخاصة. |
Mesleği, kişiliğini ortaya koymasını engelleyen bir üniforma giymesini gerektiriyor olabilir. | Open Subtitles | او عمل يجرده من شعوره بالتواصل عمله قد يقتضي ان يرتدي لباسا موحدا |
Saygınlık ve onur, onun kanına bulanmamızı gerektiriyor. | Open Subtitles | بالتأكيد الكرامة و الشرف يتطلبان أن نسيل دمه |
Bu da genellikle yeni teknoloji ve fikirler gerektiriyor. | TED | ويتطلب ذلك في أكثر الأحيان التقنيات والأفكار الجديدة. |
Bu hassas bir durum, çekiç değil bistüri gerektiriyor. | Open Subtitles | هذا الموقف يحتاج لأيد ناعمة لا لأيد طائشة |