Sen, onu geri getirmesi için kumarda yeteneksiz birini gönderiyorsun! | Open Subtitles | هذا مثل ارسال أرنب عندما يحضر لك شخص بعض الخس! |
Bana içecek bir şeyler getirmesi gerek biri. | Open Subtitles | كان يفترض به أن يحضر لي شيئاً لأشربه مم.. |
Patrice'den yiyecek getirmesi için yalvardı. Onun da yaptığı buydu salak gibi. | Open Subtitles | لقد رجاها بأن تجلب له بعض الطعام , و قد قامت بذلك |
Böylesine minicik şeylerin kocaman bir karanlık getirmesi çok şaşırtıcı ve hayatlarımızı değiştirmesi. | Open Subtitles | كم هي غريبة تلك الأشياء الصغيرة يمكن أن تجلب شراً هائلاً وتغيير حياتنا |
California'dan sorunlu bir adamı yeni bir hayata başlaması için buraya getirmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | كان من المفترض أن يجلب صاحب مشكلة من كاليفورنيا, ليبدأ حياة جديدة هنا |
Eşyalarını getirmesi için Percy'yi göndereceğim. | Open Subtitles | لماذا لا نرسل بيرسى لكى يجلب حاجياتك إلى هنا ؟ |
İyi şans getirmesi için domuz almamızı tavsiye ediyor. | Open Subtitles | أن نصطحب معنا خنزيرا من أجل جلب الحظ السعيد |
-Çok güzel, efendim. getirmesi için görevliyi çağıracağım. | Open Subtitles | -جيد جداً،يا سيدي،سأرسل الحمال لكي يحضرها إلى هنا |
Eğer beni hayal kırıklığına uğratırsan, kitabı getirmesi için başka birini bulmam gerekecek. | Open Subtitles | ولكن ، لو فشلت فسيؤسفني أن أضطر للبحث عن شخص آخر يحضر كتابي لي |
Evet, herkesin kendi yemeğini kendisi getirmesi fikri iyi ki gelmiş aklıma. | Open Subtitles | نعم، من الجيد أنني أتيت بفكرة أن نجتمع و يحضر كل منا طبقاً من الطعام |
Ünlülerin fahişelerini kulübe getirmesi ne güzel değil mi? | Open Subtitles | اليس شيئاً لطيفا عندما يحضر احد المشاهير عاهرته للندي |
1802'de. Şehire temiz su getirmesi için inşaa etti. | Open Subtitles | عام 1802، بناها كي يحضر الماء النظيف إلى المدينة |
Gelinin baba evinden gelirken yanında pekçok sevgi ve uzun portatif merdiven getirmesi gerektiğinde ısrar etmişti. | Open Subtitles | وأصر أن الفتاة يجب أن تجلب من بيت أهلها الكثير من الحب وسلم طويل |
Diana, Yıldız Safiri'ni seni buraya getirmesi için görevlendirdim, böylece bu onurlu amaca katılmak için son bir şansın daha olacak. | Open Subtitles | ديانا، وكنت قد ستار الياقوت تجلب لك هنا لذلك يمكن أن نقدم لكم فرصة أخيرة للانضمام قضيتنا النبيلة. |
Şey, herşeyi tamamen geri getirmesi için, makine faz'ın dışına gönderilen her molekül ile bağlantısını sürdürmek zorunda. | Open Subtitles | حسنا، لكي تجلب كل شيء وتعيده بالكامل، يجب أن تبقي الآلة مترابطة بكل جزيئة بالفرد هذا ما يؤدي للإرسال خارج المادة. |
Senin şansının başkalarını zavallı hâle getirmesi güzel değil mi? | Open Subtitles | أليس من الرّائع أن يجلب حسن طالعك التعاسة للآخرين |
Bu İsa bilekliğini takmamın nedeni, bana çıtırları getirmesi. | Open Subtitles | لا فأنا ألبس هذا السوار لأنه يجلب لي الفتيات |
Acı, zarar ve hatta ölüm getirmesi demek oluyor. | Open Subtitles | يعني بأنه يجلب الالم والاذيه او حتى الموت |
Şans getirmesi için şeytani ruhlar ve hayaletlere sunulan sembolik bir şeydir. | Open Subtitles | هو عرض رمزي إلى الشرّ الأرواح والأشباح. للحظّ السعيد. |
Tedaviden sonra buraya getirmesi için Sanchez'e teslim etmişler. | Open Subtitles | " أخضعت للعلاج وأخرجت إلى " سانشيز الذي يحضرها إلى هنا |
Ted onu ilk Körfez Savaşı'nda kazandı, ve şans getirmesi için Cleo'ya verdi. | Open Subtitles | حصل عليها تيد في حرب الخليج الأولى و أعطاها إياها لتجلب لها الحظ |
Adama düzgün yemekler getirmesi için para verdim. | Open Subtitles | أعطيت الرجل بعض النقود ليحضر بعض الطعام الجيد |
Çocuğu reşit olduğunda, mutluluk ve refah getirmesi için ona geri getireceğine söz verdi. | TED | وعد بأن يعود عندما يصل الطفل للبلوغ، ليجلب له السعادة والازدهار. |
Yakında burada olur. Onu getirmesi için çocuklardan birini yolladım. | Open Subtitles | يجب ان يكون هنا الان انا ارسلت واحد من الصبيه لاحضاره |