ويكيبيديا

    "gibi --" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • مثل
        
    Ve ünvanımı korumak için -- judocuların, sporcuların yaptığı gibi -- 2005'te de gitmem gerektiğini düşündüm, ve tekrar kazandım. TED و دافعت عن لقبي . مثل , كما تعلمون , ما يقوم به الرياضيون كنت اعتقد ذلك , دعونا نعود في عام 2005 وفزت مرة أخرى.
    Bunlar sadece hasat bitkileri değil, Norveç, Svalbard'da depolananlar arasında görebileceğiniz gibi -- muhteşem bir iş yapıyorlar. TED هذه ليست نباتات محاصيل فقط، مثل ما رأيتم ربما في سفالبارد في النرويج. عمل ممتاز هناك.
    Sanki sarhoşmuşsun gibi,-- ama çok daha hüzünlüsü. Open Subtitles تقريباً مثل حالة السُّكر الشديد، .. فقط. على نحوٍ حزينٍ جداً..
    Ama bu büyük, koca nesneyi alıp daha küçük bir şeye dönüştürebilirsen -- bir kuş sürüsü gibi -- işte şimdi onu arayan radarın gökyüzündeki bütün kuş sürülerini görebilmesi gerekecek. TED ولكن ان استطعنا ان نحول ذلك المجسم الكبير جداً الى عدة .. ملايين من الاشياء الصغيرة مثل سرب الطيور عندها سيضطر الرادار الذي يعمل في المنطقة ان يحلل كل طائر من كل ذلك السرب
    İp atlamak dengeli bir zamanlama gibi -- tick, tick, tick, tick -- buna kafiye, ritim ve tezahürat ekleyebiliyorsunuz. TED وكان حبل القفز مثل المدة الزمنية الثابتة tick، tick، tick، tick التي يمكنك إضافة أنغام وإيقاعات وأناشيد.
    Tıpkı bir gökkuşağı gibi -- gökkuşağının sonunda altın bir çömlek var. TED حسنًا، مثل قوس قزح... في نهاية قوس قزح وعاء من الذهب.
    Cep hesap makineleri çıkmadan önceki günlerde, -- bankacılar, sigortacılar, gemi kaptanları, mühendisler gibi -- çoğu profesyonelin ihtiyaç duyduğu rakamlar, figür tablolarıyla dolu, bunun gibi kitaplarda bulunabiliyordu. TED وقبل اختراع آلة الجيب الحاسبة، كانت الأرقام التي احتاجها معظم المتخصصون، عمال البنوك ووكلاء التأمين وربابنة السفن والمهندسون موجودة في كتب مثل هذه، تمتلئ بجداول الأرقام.
    Ve ayrıca, makinelere hayranlık duymaya başladım -- bilirsiniz, kopyalama makineleri gibi -- ve bu aslında Bas el’de. TED و أيضا بدأت أسحر بالآلات مثل آلات الطباعة، كان ذلك في "ياسل"، كما ذكرت،
    Sırrımız şuydu: tüm gazeteye tek parça muamelesi yapıyorduk, tıpkı bir beste gibi -- müzikal bir çalışma. TED السر يكمن في أننا تعاملنا مع الصحيفة ككل على أنها قطعة واحدة كمؤلف واحد -- مثل الموسيقى
    LB: Eh, sen de bilirsin, Ron St. John gibi -- umarım onla tanışır ve ardından bir yemeğinde konuşursun -- TED لاري: حسناً، تعرف، مثل رون سانت جون -- أرجو أن تلتقيه في العشاء بعد ذلك وتتحدث إليه--
    İşte, onun da kahramanları vardı, Ram gibi -- Raghupati Ram ve Krishna, Govinda Hari. TED كما ترون، كان لديه أبطال، مثل رام - راجوبتي رام وكريشنا، غوفيندا هاري
    Küçük yerlerdeki bizim gibi -- insanlar arasında orada özel birbağ vardır. Open Subtitles البلدات الصغيرة مثل بلدتنا... هناك شيء مُميّز حولها.
    Öğrendiğimiz şeylerden bir tanesi, eğer bu robotları bizimle iletişim kurmaları için dizayn edersek, insanların kullandığı aynı vücut dilini, ve aynı şekildeki sözsüz ifadeleri kullanarak -- bizim insancıl robotumuz Nexi'nin yaptığı gibi -- bulduğumuz şey insanların robotlara, insanlara verdikleri tepkiye çok benzer bir şekilde tepki vermeleriydi. TED حسنا , احد الاشياء التي تعلمناها ان لو نحن صممنا هذه الروبوتات لتتواصل معنا بأستعمال نفس لغة الجسد نفس النوع من الاشارات غير اللفظية التي يستخدمها االبشر مثل نكسي روبوتنا الشبيه بالانسان ما نجده هو أن الناس تستجيب للروبوتات كثيرا مثلما يستجيبون للبشر
    Bebek ebeveynin kucağında oturur, ve onları ses değişince başlarını döndürmeleri için eğitiriz -- "aa"'dan "ee"ye geçiş gibi --. Bunu zamanında yaparlarsa, TED فالطفل الذي يقبع في حجر أمه, نحاول أن ندربهم على تحريك رؤوسهم عندما يتغير الصوت -- مثل من "أيه" إلى "إي". وإذا نجحوا في القيام بذلك في الوقت المناسب,
    Hollywood filmlerinin kötü adamları göstermesi gibi -- Voldemort, Sauron veya Darth Vader... çirkin, kaba ve zalim. TED فالأمر يشبه أفلام هوليود التي تجسد الأشرار - مثل (فولدمورت) أو (ساورون) أو (دارث فايدر) - كشخص قبيح ودنيء وقاس.
    Geçici malzemeler aradım, yiyecek püskürtmek gibi -- (Kahkaha) kaldırım tebeşiri ve hatta donmuş şarap. TED بحثت عن مواد مؤقتة مثل الطعام المبصوق (ضحك) طباشير الرصيف و حتى النبيذ المتجمد.
    Bundan kastettiğim şey ise, bunlar küçüldükçe, ve ulaşabildiğiniz işlevsellik arttıkça -- bankacılık, kimlik vb gibi -- bu şeyler, dünya etrafında çok çabuk yayılyorlar. TED وأعني بذلك أن الأشياء تصبح أصغر، وفي نفس الوقت تزيد وظائفها مع صغر حجمها-- أشياء مثل المصرفية، والهوية-- هذه الأشياء هي أشياء متحركة باستمرار في هذه العالم.
    Dünya ve Mars tam da bunun gibi -- her yerde volkanlar, her yerde buharlaşan göller, mineraller, sıcak kaynaklar ve kıyılardaki tepeleri görüyorsunuz? TED قد يبدو الكوكبان إلى حد كبير مثل ذلك -- البراكين في كل مكان، البحيرات المتبخرة في كل مكان، المعادن، الينابيع الساخنة، ثم ترى هذه التلال على شاطئ هذه البحيرات؟
    Bilim insanları model sistemler dediğimiz şeyi kullanıyor, canlıları -- beyaz fareler ya da meyve sinekleri gibi -- insanlar da dâhil diğer hayvanlar için bir çeşit dublör olarak. TED فكما تعلمون يستخدم العلماء ما يدعى "أنظمة نموذجية"، وهي كائنات مثل: الفئران البيضاء أو ذباب الفاكهة، التي تمثِّل الحيوانات الأخرى، بما فيهم البشر.
    Pekala, çalışmalar bir şeye gerçekten dikkat etmeyi denediğimiz zamanlarda bile -- mesela bu konuşma gibi -- bir noktada insanların yarısının bir hayale dalacağını ya da Twitter'a bakma dürtüsüne sahip olacağını gösteriyor. TED حسناً، أظهرت الدراسات أنه حتى عندما نحاولُ فعلًا الإنتباه إلى شيء-- ربما مثل هذا الحديث -- في مرحلة ما، سيستغرق نصف مجموعتنا في أحلام اليقظة، أو تتملكنا الرغبة للتحقق من تغريدات تويتر.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد