Burada Orta Kuzey Florida'da büyürken, hep bu büyüleyici isimler vardı, Loxahatchee, Fakahatchee, Corkscrew, Big Cypress gibi yerler. | TED | نشأت هنا في شمال وسط فلوريدا، كانت دائماً مقترنة بأسماء فاتنة، أماكن مثل لوكساهاتشي وفاكاهاتشي، كوركسكرو، وبيج سيبريس. |
Namibya gibi yerler hakkında hiçbir şey bilmesem bile. | TED | ناهيك عن عدم معرفتي بأي شئ عن أماكن مثل نامبيبيا. |
Kar yağışı başladıktan sonra şanslı kişiler bunun gibi yerler buldu. | Open Subtitles | بعد أن بدأت الثلوج جدت المحظوظين أماكن مثل هذا. |
Ve bu gibi yerler, yeryüzünde hayatın başladığı yerler olabilir. | Open Subtitles | و أماكن مثل هذه قد تكون الأماكن التي بدأت فيها الحياة على الأرض. |
Mezuniyet balosu gibi yerler gençleri korunmasız seks ve bekaret kaybına itiyor. | Open Subtitles | الأحداث الخاصّة مثل الحفلة الكبيرة أضافت مكان ضغط على المراهقين الشباب لفقد عذريتهم والعمل في الجنس بدون وقاية |
Yani, orası gibi yerler insanların içeriye girmesini değil dışarıya çıkmasını engellemek için tasarlanır. | Open Subtitles | أعني أماكن مثل هذه مصممة لتمنع الناس الخروج، لا من الدخول. |
Birazcık güzel olan haber ise; Belize, Barbuda ve Bonaire gibi yerler bu VIP'leri koruyor, Çok Önemli Papağan balıkları. | TED | القليل من الأخبار السارّة أن أماكن مثل بيليز، وباربودا، وبونير تقوم بحماية... أسماك الببغاء الهامّة. |
Yüz binlerce insanın hükûmet altyapısı ya da hizmetleri olmadan sudaki kazıklar üzerinde derme çatma yapılarda yaşadığı Lagos’taki Makoko gibi yerler… | TED | أماكن مثل ماكوكو في لاغوس، حيث مئات الآلاف من الناس يعيشون في هياكل مؤقتة على ركائز على الماء، بدون حكومة والبنية التحتية أو الخدمات. |
Nazilerin bu amaçla inşa ettikleri Auschwitz gibi yerler için daha önce Almanya'da kurmuş oldukları toplama kampları model alınmıştı. | Open Subtitles | و أن ذلك يساعدهم على تحقيق هذا الهدف النازيون انشأوا فى البداية "أماكن مثل "آوشفيتس على شاكلة نماذج معسكرات إعتقال قائمة بالفعل فى المانيا |
Şimdi bunun gibi, disko gibi yerler var ve barlarda müzik kutuları var, bu yüzden artık gruplara bile ihtiyaç yok. | TED | الآن هناك أماكن مثل هذا، قاعة الديسكو، و مشغّل الموسيقى الآلي (الجيوك بوكس) في الحانات، حيث لا يتطلب الأمر وجود فرقة على الإطلاق. |
- Bunun gibi yerler. | Open Subtitles | مم-هم. أماكن مثل هذا. |
Değer yaratımı hakkında daha geniş bir teorimiz olsa ve devletin ne yaptığı ve yatırımlarından kar etmek için ne yaptığını itiraf edebilsek bir sonraki raundda bu olabilir ve umuyorum hepimiz bir sonraki büyük devrimin doğal olacağını büyüme sürecinin sadece akılcı, yenilikçi değil sadece doğal değil, ayrıca daha kapsayıcı oluşunu umarız böylece Silikon Vadisi gibi yerler gerçekten büyümeden faydalanabilir çünkü bu zaman kadar faydalanamadılar. | TED | إن أمكننا الحصول على نظرية أوسع لخلق القيمة تمكننا من تقبل ما كانت الدولة تقوم به وتجنيه، فقد يكون هذا ممكنا في مرحلة مقبلة، آمل أن نأمل أن جميعا أن تكون الثورة المقبلة الكبرى ثورة خضراء، وأن تكون فترة النمو تلك، ليست فقط ذكية، يقودها الإبداع، ليست خضراء فقط، ولكن أكثر شمولية، حتى تتمكن المدارس العامة في أماكن مثل وادي السيليكون من الاستفادة من هذا النمو، لأنهم لم يتمكنو من ذلك من قبل. |
(Alkış) Şimdi, dünyanın gerçekten ihtiyacı olan sizin bana ve ortaklarımıza Namibya'da öğrendiklerimizi alıp benzer sorunları olan başka yerlere götürmemize yardım etmeniz: Moğolistan gibi yerler ya da kendi arka bahçeniz, bizonlar ve diğer hayvanların zarar gördüğü ve çoğu topluluğun nüfusunun azalmakta olduğu Büyük Düzlükler. | TED | (تصفيق) والآن، ما يحتاجه العالم حقاً هو أن تساعدوني وتساعدوا شركائنا بأخذ بعض ما تعلمناه في ناميبيا لأماكن أخرى لها مشاكل شبيهه: أماكن مثل منغوليا، أو حتى في بلدكم الأم، السهول الشمالية العظمى، حيث يعانى الجاموس وبقية الحيوانات وتتدهور العديد من المجتمعات. |
Mezuniyet balosu gibi yerler gençleri korunmasız seks ve bekaret kaybına itiyor. | Open Subtitles | الأحداث الخاصّة مثل الحفلة الكبيرة أضافت مكان ضغط على المراهقين الشباب لفقد عذريتهم والعمل في الجنس بدون وقاية |