ve gittiler. Gittiklerinde küçük Greenville'de bir nükleer bomba patlamış gibi oldu. | TED | وقد فعلوا. وعندما فعلوا ذلك، كان الوضع مثل قنبلة نووية تفجرت في غرينفيل. |
dedim. "Greenville'deki 8 bin kişinin, 3 bini." dedi. | TED | فقال: "3000 شخص من أصل 8000 في غرينفيل." |
Bunu çözebiliriz. Tüm kabinemle birlikte Greenville gideceğiz ve Electrolux'e reddedemeyecekleri bir öneri sunacağız." dedim. | TED | نستطيع إصلاح هذا. سنذهب إلى غرينفيل مع مجلسي الاستشاري وسوف نقدّم لإلكترولوكس عرضًا لن تتمكن من رفضه." |
Bir buçuk saat kadar şarj edersek, bizim Greenville kadar götürür. | Open Subtitles | إذا شحناها لمدة ساعة ونصف "فإنها ستوصلنا إلى "غرينفيل |
Speck Kardeşler siz misiniz ve bu adamları Greenville köle pazarından mı aldınız? | Open Subtitles | هل أنتم الأخوة (سبيك)، وهل تنقلون هؤلاء الرجال إلى مزاد (غرين فيل) للعبيد؟ |
Ve yığının içinde 20 yıllık sıfır vergi gibi, ya da şirket için yeni bir fabrika inşa etmeye yardım etmek ve finanse etmeye yardımcı olmak gibi şeyler vardı. İşçileri temsil eden UAW(Birleşik Otomobil İşçileri), bu işleri Greenville'de tutabilmek için duyulmamış imtiyazlar önereceklerini söyledi. | TED | الحوافز كانت أشياء مثل: عدم دفع ضرائب لمدة 20 سنة، أو المساعدة في بناء مصنع جديد للشركة، أو المساعدة في تمويل الشركة. تحالف العمال في المصانع قالوا أنّهم سيقدّمون تنازلات لا مثيل لها، تضحيات من أجل المحافظة على الوظائف في غرينفيل. |
Greenville'de bir kayıt bürosu olmalı. | Open Subtitles | في (غرينفيل)؟ يجب أن يكون هناك مكتب للتسجيلات! |
Ama Greenville'e gitmene müsaade etmeye vicdanım elvermez. | Open Subtitles | ولكن لا أستطيع تركك تذهب إلى ( غرينفيل) متأجج الشعور.. |
Çünkü benim karakterim Düsseldorf'tan gelen paralı bir alıcı azman dövüşleri yapmak için Greenville'de birini satın almak istiyor. | Open Subtitles | لأن شخصيتي التي أتخيلها هي (مُشترٍىمعروفجداًقادممن(دوسلدورف.. إلى (غرينفيل) كي أمهد طريقي إلى رياضة قتال الزنوج هذه، |
Ama sizin de Greenville'de söylediğiniz gibi Doktor ben onu satmak istemiyorum. | Open Subtitles | لكن مثلما قلت في (غرينفيل) أيها الطبيب لا أريد بيعهم |
Bizimle birlikte Greenville pazarından geldiler beyaz bir adamla birlikteydi ve ata biniyordu. | Open Subtitles | لقد أخذونا من مزاد في (غرينفيل) وكان يمتطي حٍصان مع رجل أبيض. |
Yapacağımız tek şey, 27'den geri dönüp Greenville'e geçmek. | Open Subtitles | ما يمكننا فعله فحسب هو العودة إلى الطريق "27"، والذهاب قبالة (غرينفيل) |
Greenville'de ilk topu attığın zamanı hatırlıyor musun? | Open Subtitles | تتذكر عندما رميت لأول مرة في "غرينفيل"؟ |
Burası Greenville değil. | Open Subtitles | حسنًا, هذا ليس غرينفيل |
Böylece tüm kabinemi aldım, ve küçük Greenville'deki tüm kendini beğenmiş kodamanlar ile tanıştık: belediye başkanı, şehir yöneticileri, üniversitenin başındaki kişi -- ve basitçe, ceplerimizi boşalttık ve tüm taşlarımızı masaya koyduk, teşvikler, adını siz koyun, Electrolux'u ikna etmek için, ve bir yığın taş yaptık, ve onları masanın karşısındaki Electrolux yönetimine kaydırdık. | TED | أحضرت جميع أفراد مجلسي الاستشاري، واجتمعنا مع كبار الشخصيات في غرينفيل: الرئيس، مدير المدينة، رئيس كلية المجتمع. بشكل أساسي، أفرغنا جيوبنا ووضعنا كل ما لدينا على الطاولة. كل أنواع الحوافز -عددها بنفسك!- لإقناع إلكترولوكس بالبقاء. وعندما تشكّلت كومة، مرّرناها عبر الطاولة إلى مدير إلكترولوكس. |
Greenville'de myidi? | Open Subtitles | هل كانت في "غرينفيل"؟ |
Sonra onları Greenville pazarına götürün ve satın. | Open Subtitles | وأريدكم أن تأخذوه إلى مزاد العبيد بـ (غرينفيل) ... |
Greenville'de myidi? | Open Subtitles | هل كانت في "غرينفيل"؟ |
- Greenville'de ne oldu? | Open Subtitles | - ما حدث في "غرينفيل"؟ |
Greenville Havaalanı'na gitmek için bir arabaya ihtiyacım olacak. | Open Subtitles | (أريد سيارة لتقلني إلى مطار (غرين فيلا |