Şimdi hakkımdaki gerçeği biliyorsun. haşere gördüğüm zaman ufak bir kız gibi davranırım. | Open Subtitles | حسناً ، أنتِ تعرفين الحقيقة بشأني أنا مثل الفتاة الصغيرة عندما أرى الحشرات |
ama, çoğu yarasa doymak bilmez haşere avcısıdır. | TED | و لكن معظم الخفافيش تفترس الحشرات بشراهه. |
O lanet olası, rahatsızlık veren bir haşere ve ben şiddetli bir şekilde üzerine basmak istiyorum. | Open Subtitles | إنه حشرة صغيرة ومزعجة وأريدكم أن تدوسوه بقوَّة |
Yoksa tütünleri kurutan büyük bir haşere sorunu mu var? | Open Subtitles | أم أن هناك حقا أن كبير مشكلة الآفات تجفيف التبغ؟ |
Bu haşere neden seni bu kadar heyecanlandırdı? | Open Subtitles | لماذا كل هذه الجلبة حول هذه الحشرة بالذات؟ |
Hayır, sıradan bir haşere değil. Yüksek mevkili bir tane. | Open Subtitles | كلا، ليس ماضغاً عادياً فحسب، بل شيء أعلى. |
Şeytani, tehlikeli bir haşere gibiler. | Open Subtitles | أشرار، أشخاص مؤذون خطيرون |
Bu kadın bitkisel bir haşere ilacı geliştirmiş bizde onun için | TED | هذه المرأة، لقد طورت صيغة عشبية لإبادة الحشرات |
Ama sen istediğin zaman haşere ilaçlama firmasını aramıştım. | Open Subtitles | لكننى اتصلت بمُبيد الحشرات فى تلك المرة عندما طلبتِ منى |
Kuşlarınız da var! haşere nüfusunu azaltmak da projenin bir parçası. | Open Subtitles | لديكم طيور , إنها جزء من المشروع إنها تخفض من عدد الحشرات |
Bu haşere yok ediciden duymak istemeyeceğin bir şey. | Open Subtitles | ليس ماتريد أن تسمع من الشخص الذي يبيد الحشرات |
Ve bu köşede de haşere kontrolünde usta böcekleri bir plan dahilinde kutulayan adam... | Open Subtitles | وفي هذه الزاوية إنه الأفضل في السيطرة على الحشرات الرجل صاحب خطة وضع الحشرة في العلبة |
Sen de üzerine haşere mi ne onu mu yerleştirdin? | Open Subtitles | إذًا فقد وضعتَ جهاز تعقب على شكل حشرة عليها؟ |
Ve sen, seni aşağılık haşere, bu şansını elinden aldın. | Open Subtitles | وأنت، أنت حشرة حقيرة، أخذت تلك بعيدا عنها. |
Üzerine elektrikli haşere koydu. | Open Subtitles | لقد وضع حشرة كهربائية عليك. |
Zıplayabilirin, ama saklanamazsın, haşere. | Open Subtitles | يمكنك القفز، ولكن لا يمكنك الهرب يا قاهر الآفات |
Aslında haşere, ilacıyla karıştırdığında oluyor. | Open Subtitles | بالعكس عندما يُخلط مع طلاء واقي ضد الآفات. |
Her yıl, potansiyel hasatın yüzde 40'ı haşere ve hastalık nedeniyle zayi oluyor. | TED | كل سنة، 40% من المحصول يضيع بسبب الآفات والأمراض. |
Bitki örtüsü tarafından istila edilmiş, böcek ilaçlarının olmadığı ve suların yükseldiği terk edilmiş bir şehirde eskiden haşere olanlar, artık altın çağlarının keyfini çıkartırlar. | Open Subtitles | في المدن المتروكة، وبدون مبيدات حشرية وباجتياح من النباتات ووفرة في الماء هذه الحشرة تتمتّع بـ "عصر ذهبي". |
Şeytani, tehlikeli bir haşere gibiler. | Open Subtitles | أشرار، أشخاص مؤذون خطيرون |
haşere ilacı endüstrisinde çalışan üst düzey yetkililer, bu yöntemin, bugüne kadar gördükleri en yıkıcı teknoloji olduğunu söylediler. | TED | هذه أكثر تكنولوجيا مدمرة لقد أبلغت من قبل المديرين التنفيذيين لصناعة المبيدات الحشرية التي شهدتها على الإطلاق |
Evrenin haşere kontrolcüleri, ...hikâyeler böyleydi, değil mi? | Open Subtitles | وحدة تحكم آفات الكون تلك هي الحكايات التي قيلت، أليس كذلك؟ |