İşler çok ağır olduğunda yükü hafifletmek için birlikte çalışırlar. | Open Subtitles | يساعدون في حَمل الأشياء الثقيلة يعملون سوياً لتخفيف ذلك الحِمل |
Yunanlılar, acıyı hafifletmek için meyveden daha iyi bir şey olmadığını söylerler. | Open Subtitles | إن الإغريق يقولون ليس هناك شئ أفضل من الفاكهة لتخفيف الألم |
1930'da Cumhuriyetçiler, Temsilciler meclisinde durumun etkisini hafifletmek için... | Open Subtitles | فى عام 1930 تحكمت الجمهورية فى منزل المندوبين و ذلك لتخفيف ضغط |
Belki de bazen, suçluluk insanlara çok ağır geliyor, ve yasalardan medet umuyorlar ağırlığı hafifletmek için. | Open Subtitles | ربما الذنب يحرق الرجال أحياناً ويبحثون عن مرهم القانون لتخفيف ألم الاحتراق |
Bunu sana açıklamanın daha kolay bir yolu olmasını dilerdim şoku hafifletmek için ama yok. | Open Subtitles | وأود لو أنه كان هناك طريقة سهلة لشرحهذالك . للتخفيف من الصدمة لكنلايوجد. |
Hatta ağabeyinin elektriğe maruz kaldığındaki rahatsızlığını hafifletmek için kendi elleriyle özel hatlı bir ceket dikerek Charles'ın kariyerini destekledi. | Open Subtitles | (حتى أنه يساند عمل (تشارلز عن طريق صنع سترة مبطنة ببطانة "مايلر" بشكل يدوي ليقلل مضايقة شقيقه من التعرض للكهرباء. |
Fırtınalı havalarda, en hasta olanları seçip geminin yükünü hafifletmek için denize atıyorlar. | Open Subtitles | في الطقس العاصف يأخذون المرضى ويرميهم في البحر لتخفيف حمولة السفينة |
Genellikle yürüyüş bozukluklarının sebep olduğu eklem ağrılarını hafifletmek için kullanılır. | Open Subtitles | عادة ما يتم ارتداؤها لتخفيف آلام المفاصل و الناتجة عن مشية خاطئة أو الموقف. |
Tüm bunlar aileni ölüme terk edişinin acısını hafifletmek için. | Open Subtitles | كل هذا لتخفيف شعورك بالذنب بسبب ترك والديك يموتان. |
Tüm bunlar aileni ölüme terk edişinin acısını hafifletmek için. | Open Subtitles | كل هذا لتخفيف شعورك بالذنب بسبب ترك والديك يموتان. |
hafifletmek için vagondaki her şeyi boşaltmamız gerekiyor. | Open Subtitles | علينا أن إزالة كل شيء من العربة لتخفيف الوزن. |
Muzip bir espri anlayışınız var şu anda şahsi bir acıyı hafifletmek için kullanıyorsunuz. | Open Subtitles | لديك حس دعابة فظيع وتفعلين ذلك لتخفيف درجة الألم الشخصي |
Bu geçici olarak, Laura'nın yokluğunun yarattığı darbeyi hafifletmek için. ta ki bu yokluğa alışana kadar. | Open Subtitles | بشكل مؤقت، لتخفيف صدمة فقدان لورا بينما نعتاد على غيابها |
Muzip bir espri anlayışınız var şu anda şahsi bir acıyı hafifletmek için kullanıyorsunuz. | Open Subtitles | لديك حس دعابة فظيع وتفعلين ذلك لتخفيف درجة الألم الشخصي |
Diğer ilaçların etkisini hafifletmek için daha fazla ilaç. | Open Subtitles | المزيد من الأدوية لتخفيف آثار تلك العقاقير |
Arkeologlar, eski dövmelerin ağrıyı hafifletmek için bir girişim olabileceğini var sayabilirler. | Open Subtitles | في الوقت الحاضر يفترض علماء الآثار أن الأوشام الأولية التي قد تعد شافية، ربما هي سعي لتخفيف الألم |
Çılgınlığı hafifletmek için bu özel koşulları kullanabilirsiniz, | Open Subtitles | يمكنك استخدام هذه الظروف الخاصة لتخفيف المعركة |
Acıyı hafifletmek için. Hoş olanları bazen bu iyiliği yaparlar. | Open Subtitles | لتخفيف الألم، اللطيفات منهن يفعلن ذلك |
Kimi seçerse, sıkıntısını hafifletmek için elimden geleni yapacağım. | Open Subtitles | سأفعل ما بوسعي لتخفيف الأمر عمن يختار |
Suçunu hafifletmek için kaç tanesini ölüme mahkûm ettin? | Open Subtitles | كم مئات كثيرة قمت بادانتهم بالموت للتخفيف من شعورك بالذنب ؟ |
Bakın ne diyeceğim, felç edici moral bozukluğumu hafifletmek için her şeyi yaparım. | Open Subtitles | أتعلمون ماذا يا صِحاب ؟ بهذه المرحلة للتخفيف من كآبتي الشديدة |
Bu olayın etkisini hafifletmek için araba göndermiş. | Open Subtitles | لهذا أرسل السيارة ليقلل من شدّة الضربة |