Bu kadın hakkında bildiğim tek şey sekizinci katta çalıştığı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أعرفه عن هذه المرأة هو أنها تعمل في الطابق الثمن |
Babam hakkında bildiğim tek şey beni ve annemi terk ettiği. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أعرفه عن أبي، هو أنهُ تخلى عني و عن أمي |
Baban hakkında bildiğim tek şey ne biliyor musun? | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أعرفه عن أباك؟ |
Avukatlık hakkında bildiğim tek şey, onu yapmak istemediğimdir. | Open Subtitles | كل ما أعرفه عن بأن أكون محامية هو بأني لا أريد أن أصبح محامية |
Avustralya hakkında bildiğim tek şey seni ısırabilecek, sokabilecek ya da canlı canlı yiyebilecek bir şey varsa muhtemelen orada yaşadığıydı. | Open Subtitles | كل ما أعرفه عن استراليا كان أنه إذا كان يمكن لدغة لك ، لدغة لك أو أكل أنت على قيد الحياة ، ثم انه ربما عاش هناك. |