Sonra tüm bu harika şeyler olmaya ve dominolar düşmeye başladı. | TED | ثم بدأت أشياء رائعة تحدث، وبدأت قطع الدومينو بالسقوط. |
Burada yaşayıp... dünyanın dört bir yanına gidecek harika şeyler... yaptım. | Open Subtitles | حيث سأعيش وأصنع أشياء جميلة جدا كي يراها جميع الناس ويمتلكوها |
Bir yanım geri dönüp doktoramı bitirmeyi başka bir yerde iş bulup harika şeyler tasarlayıp dünyayı değiştirmeyi istiyor. | Open Subtitles | هناك جزء منّي يريد العودة لانهاء الدكتوراه وأحصل على وظيفة في مكان ما وبناء شيء رائع وتغيير العالم |
Demek beer pong'un su götürmez şampiyonu harika şeyler yapıyor. | Open Subtitles | بطل الجعة بدون مُنافس حقاً ، بدأ يقوم بأمور عظيمة |
Jordan, 4400 için harika şeyler yaptın, ama burada yanlış yoldasın. | Open Subtitles | جوردون ، لقد قمت بأشياء عظيمة للـ 4400 و لكنك على المسار الخاطئ هنا |
Benim için harika şeyler yaptın, ama burada yanlış yoldasın. | Open Subtitles | انت فعلت اشياء رائعه لى .. ولكن انت فى طريق خاطىء هنا |
evet benim için harika şeyler yapıyor. | Open Subtitles | نعم إنه يفعل أشياء رائعه من أجلي |
Bu seçimi kazanırsak harika şeyler yapabilirsin, harika şeyler. | Open Subtitles | يمكنك عمل اشياء رائعة لو امكننا الفوز بهذه الانتخابات , اشياء رائعة |
Yani, çok fazla şey var harika şeyler unutmak istemediğim. | Open Subtitles | لا تفعل ذالك أعني ، هناك أشياء كثيرة أشياء رائعة ، أنا فقط لا أريد نسيانها ، كما تعلمون |
Bebeğini gerçekten çok isteyen ve onu çok sevecek bir aileye vereceksin ve harika şeyler yapmaya devam edeceksin Quinn. | Open Subtitles | انتي ستعطين الطفل للعائلة التي تريده حقا , و التي سوف تحبه و بعد ذلك أنتي ستفعلين أشياء رائعة يا كوين |
Torunum bu okula gidip harika şeyler yapsın istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن تذهب حفيدتي إلى هذه المدرسة و يكون لديها الفرصة لفعل أشياء رائعة |
Hepsi bu. harika şeyler yapıyorlar, ama kötü şeyler de yapıyorlar, | TED | إنهم يفعلون أشياء جميلة ، لكنهم أيضاً يفعلون أشياء سيئة ، |
Açgözlü, bencil birine kıymetini bile bilmediği harika şeyler edinmesine yardım etmek. | Open Subtitles | مساعدة شخص جشع , مغرور , متلهف لحياز أشياء جميلة لا يقدّرها حقها |
Yani diyorsun ki, yani diyorsun ki, öğretmenlik yaparsam, böylesine harika şeyler yapabilecek miyim? | Open Subtitles | إذن أن تقول لي أنني لو قمت بالتدريس فسأكون قادرا على فعل شيء رائع مثل هذا ؟ |
Şey, harika şeyler yaptık. Başkan olmaktan gurur duyuyorum. | Open Subtitles | حسنا, لقد قمنا بأمور عظيمة, أنا فخور لجعلي رئيساً |
Kendi çocuğumla. Büyümesini ve bir gün harika şeyler yapmasını izleyeceğim kişiyle. | Open Subtitles | مع طفلي الذي سأشاهده يكبر ويقوم بأشياء عظيمة يوماً ما .. |
Evet, Çince programınızla ilgili harika şeyler duydum. | Open Subtitles | اجل لقد قرأت اشياء رائعه عن برنامجكم للغة الصينيه |
Eğer kazanırsam harika şeyler olabilir. | Open Subtitles | نعم لكني لو ربحت ستحدث أشياء رائعه |
Kitabın hakkında harika şeyler duydum. Ne zaman okuyoruz? | Open Subtitles | لقد سمعت اشياء رائعة عن كتابك متى سنقراه؟ |
Ve bu yerler hakkında harika şeyler öğreniyorsunuz. | TED | وأنت تتعلّم اشياء عظيمة عن هذه الأماكن. |
Makarna ile harika şeyler yapar, özellikle domateslerle. | Open Subtitles | أنها تفعل أشياء مذهلة بالمكرونة وخاصة مع الطماطم |
Bu bebeğin de organları tüm ülkeye yayılacak ve harika şeyler yapacak. | Open Subtitles | .. هذا الطفل أعضاءه ستذهب في جميع أنحاء الدولة وفعل أشياء عظيمة |
Gelecekleri konusunda tutkulu olduğumu söylüyorum. Mutlu olup harika şeyler yapabileceklerini düşünüyorum. | TED | أُخبرهم أنني طموحة في ما يتعلق بمستقبلهم، وبأنهم يستطيعون الحصول على السعادة، وإنجاز امور عظيمة. |
Sen ve baban, biz Van der Woodsen'lar için harika şeyler yaptınız. | Open Subtitles | أنتِ ووالدكِ قمتما بأمور رائعة لعائلة (فان ديرودسون) |
Tamam. Biliyorum o şehir için harika şeyler yaptılar, ama, bilirsin, benim için-- | Open Subtitles | أعلم أن هناك الكثير من الأشياء الرائعة فى هذه المدينة ولكن بالنسبة لى |
Onun için ne kadar harika şeyler yaptın, hayatını kurtardın, iş buldun, her şey. | Open Subtitles | ماهو الشيء المذهل الذي فعلته له قد انقذت حياته,وجد له وظيفة, كل شيء ماهو الشيء المذهل الذي فعلته له قد انقذت حياته,وجد له وظيفة, كل شيء |