hastalıklara karşı korunmak için tüm bu insanlar neredeyse tamamen sürü bağışıklığına bağlıdır. | TED | ويعتمد كل هؤلاء الأشخاص بشكل حصري على "المناعة الجماعية" ليحموا أنفسهم من الأمراض. |
Bağışıklı sistemini etkiliyor, vücudu hastalıklara karşı koyamaz hale getiriyor. | Open Subtitles | و هو يؤثر على الجهاز المناعي ، مما يترك الجسم عرضة للعديد من الأمراض |
İnsanları hastalıklara karşı dirençli hale getireceğiz! | Open Subtitles | نستطيع من خلاله ان نعالج الناس من الكثير من الأمراض |
Halk arasında yaprakları kaynatılarak bulaşıcı hastalıklara karşı kullanılıyordu. | TED | يستخدم السكان المحليين، مغلي الأوراق ضد الأمراض المُعْدِية. |
Ancak insan hastalıklara karşı dirençleri olmadığı için sonunda ölüyorlardı. | Open Subtitles | لكنهم لم تكن لديهم مناعة ضد الأمراض البشرية وفي النهاية ماتوا |
İnsan DNA'sını, melez bir modelle birleştirerek insancıl hastalıklara karşı bir çözüm bulma şansımız olabilir. | Open Subtitles | بإدخال الحامض النووى البشرى للتركيبة فإنه يمكننا بدأ العلاج أعداد كبيرة من الأمراض |
İlik nakli sizi hastalıklara karşı savunmasız kılacak ama başka çaresi yok. | Open Subtitles | زرع لنقي العظم يتركك معرضا لكافة الأنواع من الأمراض ولكن لا يوجد خيار هنا |
Hiç hastalanmamışlar. Bütün hastalıklara karşı bağışıklıkları var.. | Open Subtitles | لا يمرضون أبداً، إذّ لديهم حصانة تامّة من الأمراض. |
Toplumdaki birçok insan hastalıklara karşı korunabilmek için neredeyse tamamen bu bahsettiğimiz sürü bağışıklığına bağlıdır. | TED | فيعتمد أشخاص كثيرون في المجتمع بصورة حصرية على هذه "المناعة الجماعية" ليحموا أنفسهم من الأمراض. |
Özellikle Asya’da su kültürleri de antibiyotiklere bağlı ve meyve yetiştiriciliği de elmaları, armutları, turunçgilleri hastalıklara karşı korumak için, antibiyotiklere bağlı. | TED | الزراعة السمكية تعتمد أيضا على المضادات الحيوية، خصوصا في آسيا، كما تعتمد زراعة الفاكهة أيضا على المضادات الحيوية لحماية التفاح والكمثرى وأشجار الحمضيات من الأمراض. |
Katilin kanında artık bulunmayan hastalıklara karşı antikorlar var. | Open Subtitles | مم-هم حسنا، الدم القاتل لديه أجسام مضادة من الأمراض التي لم تعد موجودة الآن |
İnsan kanında geçirdiğimiz hastalıklara karşı antikor bulunur, değil mi? | Open Subtitles | حسنا، أنت تعرف الدم البشري لديه الأجسام المضادة ضد الأمراض التي، التي احتككنا معها، أليس كذلك؟ |
Aslına bakarsanız, bulaşıcı hastalıklara karşı mücadelede ilk öncülerden biriyiz... | Open Subtitles | في الحقيقة، نحن خط الدفاع الأول ضد الأمراض المعدية.. |
Gövdeye gelelim, gövde tabi ki su depolar ki bu su, sık sık susamış bir gezgin tarafından içilir. Yapraklar geleneksel tıpta, bulaşıcı hastalıklara karşı kullanılır. | TED | وإن نظرتم إلى الجذع، وهو بالطبع مكان لحفظ الماء، والذي يجمعه المسافر العطش، وتستخدم الأوراق بالطب التقليدي ضد الأمراض المُعْدِيَة. |
Çocuk Savunma Fonu'nda üzerine çalıştığım ilk şeylerden biri aşılama, bağışıklık kazandırmaydı. Her çocuğun önlenilebilir hastalıklara karşı aşılandığını garantilemek. | TED | والتطعيمات كانت من أوائل الأمور التي عملت عليها في صندوق الدفاع عن الأطفال للتأكد من أن كل طفل حصل على مناعة ضد الأمراض التي يمكن الوقاية منها. |
hastalıklara karşı bağışıklığın mevcut. | Open Subtitles | أنت منيعة ضد الأمراض |