Şehir havasını birkaç hafta geriden takip ediyor. | Open Subtitles | يحتاج الطقس بضع أسابيع للاستقرار كما استقر في المدينة |
Ne yemeğini, ne havasını, ne de aksanınızı, hiçbir şeyi. | Open Subtitles | لا الطعام ولا الطقس ولا لهجتكم. |
Ne yemeğini, ne havasını, ne de aksanınızı, hiçbir şeyi. | Open Subtitles | لا الطعام ولا الطقس ولا لهجتكم |
Tapınaktan çıktığımda, ılık yaz havasını içime çektim ve bir kartalın gökyüzünde tembel daireler çizdiğini gördüm. | TED | عندما استدرت للمشي مبتعدا عن الضريح، استمتعت بهواء الصيف الدافئ، وشاهدت نسرا يحلق عاليا ويحوم بكسل. |
Rahipler bu semtin havasını değiştirdi. | Open Subtitles | هؤلاء الرهبان غيروا أجواء هذا الحي كلها |
Baban artık Salem'in havasını teneffüs etmiyor ve yakında sen de. | Open Subtitles | اباك لم يعد يتنفس هواء سايلم وعما قريب ستكون انت كذلك |
Küba insanını severdi. Küba'nın havasını severdi. | Open Subtitles | كان يحب الشعب الكوبي كان يحب الطقس |
Sadece ılık havasını seviyorum anlıyor musun? | Open Subtitles | أفتقد الطقس الدافئ وحسب |
Bakarken aynı anda ünlü Denver havasını da soluyabilirsiniz. | Open Subtitles | "و كما ترون سوف تكتشفون" "(روعة الطقس المشهور هنا في (دنفر" |
Ha? Anlaşılan buranın havasını tercih etmiş. | Open Subtitles | من الواضح أن الطقس يعجبه هنا |
Bu dağ kendi havasını yaratır. | Open Subtitles | الجبل يصنع الطقس الخاص به |
Dağ kendi havasını yaratıyor biliyorsun. | Open Subtitles | الجبل يصنع الطقس الخاص به |
Hawaii'nin havasını beğenmediysen on dakika bekle. | Open Subtitles | لا تحب الطقس في (هاواي)، انتظر عشر دقائق |
Umarım dağ havasını seviyorsunuzdur. Bu iş biraz zaman alacak. | Open Subtitles | أرجو أن تستمتع بهواء الجبل فالموضوع سيتسغرق وقتا |
Umarım dağ havasını seversiniz. Biraz uzun sürecek. | Open Subtitles | آمل ان تستمتع بهواء الجبل لأن ذلك سيستغرق بعض الوقت |
Bilirsiniz işte, gecenin havasını yakalamak, kanın pompalanması falan. | Open Subtitles | نعم تعرفان , اللحاق بهواء الليل وأنشط الدورة الدموية |
Günlerini şehrimizin havasını keman sesiyle doldurarak geçiriyor. | Open Subtitles | و يقضي أيامه وهو يملأ أجواء المدينه بعزفه على الكمان، و أردت فقط... |
- Odanın havasını değiştireceğini söyledi. | Open Subtitles | -قال: تغيير أجواء الغرفة" " |
Elektrik olmadığı zaman işte burada oksijen yoğunlaştırıcı oda havasını çekiyor. | TED | حسنا هنا عندما تتوفر الكهرباء، مكثف الأوكسجين يأخذ هواء الغرفة. |
Bayılacaksın. Şu kır havasını içine çek. | Open Subtitles | سوف تحبونها تنسموا رائحة هواء هذه البلاد |
Onun sırtında yürüyoruz, havasını soluyor, yemeğini yiyoruz... Ve benim isteklerimi yapıyorsunuz. | Open Subtitles | نحن نعمل بارادته، نتنفس هواءه و نأكل طعامه و تقومون بما أريد |