Başlangıçta görevinin büyük büyükannesine tecavüz edecek beyaz bir adamın hayatını kurtarmak olduğunu öğrenir. | TED | بشكلٍ مبكرٍ في القصة تكتشفُ الشخصية أن مهمتها هي إنقاذ حياة الرجل الأبيض الذي لاحقًا سيغتصب والدة جدتها. |
En önemlisi, çocukların hayatını kurtarmak. | TED | المهمة الأولى والأهم هي إنقاذ حياة الأطفال. |
(Gülüşme) Ardından-- (Alkışlar) Doktor hastanın hayatını kurtarmak için gerekli olan şeye sahip oluyor. | TED | و بذلك يكون لدى الأطباء ما يحتاجونه لإنقاذ حياة المريض |
Doktora döndüm, ve soğukkanlı bir şekilde... benim için endişelenmemesini görevinin senin hayatını... kurtarmak olduğunu söyledim. | Open Subtitles | لذا فاستدرت للطبيب و قلت بكل هدوء ألا يهتم بي و أن وظيفته هي إنقاذ حياتك |
hayatını kurtarmak için o şeyi tutamıyorsun. | Open Subtitles | أنت تعجز عن الإمساك بذلك الشيء لإنقاذ حياتك |
İşin ucunda senin hayatını kurtarmak var. Anlayış göstereceklerdir bence. | Open Subtitles | إذا كان هذا يعني أن أنقذ حياتك أعتقد أنهم سيتفهمون |
Bu delilik. Anladım. Kaplanın hayatını kurtarmak birden delilik oldu. | Open Subtitles | فهمت الأمر، إنه جنون لإرادة إنقاذ حياة نمر |
Bir masumun hayatını kurtarmak risk almaya değer. | Open Subtitles | إنقاذ حياة الأبرياء في هو يستحق المخاطرة. |
Ama şayet, birisinin hayatını kurtarmak için hilkat gibi davranmak ile dünyanın geri kalanı gibi normal davranıp, bir insanın incinmesine göz yummak arasında kalırsam, her zaman hilkat olmayı seçeceğim. | Open Subtitles | لكن إن كان الأمر يتعلق بكوني غريب أطوار لمحاولتي إنقاذ حياة شخصٍ ما أو محاولة التصرف بطبيعة مثل بقية الناس |
Toby, iş yapmamız gerek: İnsanların hayatını kurtarmak! Ne yaptığımızı anlıyor musun? | Open Subtitles | توبي، لدينا وظيفة تقوم بها، إنقاذ حياة الناس |
Eğer bir çocuğun hayatını kurtarmak suçlanmak demekse belki de ...sizin kurallarınız işe yaramıyordur veya kuralları yanlış insanlar koyuyor demektir. | Open Subtitles | إذا كان إنقاذ حياة طفلة يعتبر جريمة الأن إذاً ربما بروتوكولكم خاطئ |
Onun iliğini lösemili bir çocuğun hayatını kurtarmak için ülkenin bir diğer tarafına göndereceğiz. | TED | نرسل نخاعه عبر البلاد لإنقاذ حياة طفل مصاب بسرطان الدم |
Sadece Amerikalıların hayatını kurtarmak için ve başka yol kalmamışsa, ateş edin. | Open Subtitles | إطلاق النار فقط لإنقاذ حياة الأمريكيين و ذلك فقط عندما يفشل كل شئ آخر |
Kalkıp ta senin hayatını kurtarmak için o göle atladı Ve sadece 8 yaşında Peter, 8! | Open Subtitles | في محاولة إنقاذ حياتك وهو في الـ 8 , بيتر |
Ve birdaki severe hayatını kurtarmak için orada olmayacağım. | Open Subtitles | وفي المرة القادمة لن أكون هنا لإنقاذ حياتك |
Bana bak, buraya memeni çimdiklemeye gelmedim. hayatını kurtarmak için buradayım. | Open Subtitles | لست هنا لأعد لك طعامك أنا هنا كي أنقذ حياتك |
Onun durumunda, hayatını kurtarmak için yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum, | TED | كنت أعلم أنه لم يكن هناك ما يمكن فعله لإنقاذ حياتها. |
hayatını kurtarmak için basit bir kan testi yaptırmayacağını oğluna söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تخبر ابنك أنك لن تخضع لفحص دم واحد غير مؤلم لإنقاذ حياته |
Birisinin hayatını kurtarmak nasıl bir şey biliyor musun? | Open Subtitles | هل لديك أية فكرة عن الشعور عندما تنقذ حياة شخص ما؟ |
Görevimiz, Julius Limbani'nin hayatını kurtarmak ve oradan çıkmasını sağlamak. | Open Subtitles | مهمتنا هي انقاذ حياة جوليوس ليمباني وتحريره، انه رجل مميز |
Eğer genç Hawkins'in hayatını kurtarmak istiyorsanız, ...benimkini de kurtarmayı düşünür müydünüz ? | Open Subtitles | والآن وبعد أن أنقذت حياة جيم هوكنز هل تعتقد أن بإمكانك إنقاذي بصفقة |
Belki de yaptığım son şey onun hayatını kurtarmak olur. | Open Subtitles | ربما بجعل إنقاذ حياتها آخر ما أفعله في هذا العالم |
Ya da biricik kızının hayatını kurtarmak için annenin beni evine davet ettiği geceyi? | Open Subtitles | أو ليلة ما دعتني والدتكِ لدخول منزلها، لكيّ أنقذ حياة ابنتها الثمينة |
Senin hayatını kurtarmak için çalışıyor kız yukarı gibi? | Open Subtitles | مثل تلك الفتاة في الأعلى التي تحاول أن تنقذ حياتك ؟ |
Neden onun hayatını kurtarmak zorunda kaldın? | Open Subtitles | لماذا كان عليك أن تنقذ حياتها ؟ |
Bu, hayatını kurtarmak için yapılmıştı, ama aynı zamanda onu tehlikeli biri haline getirdi. | Open Subtitles | عمل ذلك على انقاذ حياتها ولكن ذلك جعلها خطرة. |