Seslerini duyurup terörle yüzleşmek için hayatlarını riske atıyorlar, ancak üzücü bir şekilde en çok ihtiyaç duyanlara seslerini duyuramıyorlar. | TED | إنهم يخاطرون بحياتهم للتحدث عاليًا ويواجهون الدعاية الإرهابية، ثم بشكل مأساوي لا يستطيعون الوصول للأشخاص الذين هم بأمس الحاجة لسماعهم. |
Bugün sizlerle konuşurken, bu insanlar hala bu kuyunun içinde. Ücret veya tazminat almadan hayatlarını riske atıyorlar, ve çoğu zaman ölüyorlar. | TED | بينما أقف أتحدث إليكم اليوم، لا يزال أولئك الرجال في عمق تلك الحفرة، يخاطرون بحياتهم من دون دفع أو تعويض، و غالباً ما يموتون. |
Ama bazı ülkelerde bu tür haberleri meydana çıkarmak... ...isteyen vatandaşlar ve gazeteciler... ...taciz ediliyor ve tutuklanıyor... ...ve bazıları bunu yapabilmek için hayatlarını riske atıyorlar. | TED | ولكن في بعض البلدان والمواطنين والصحفيين الذين يحاولون في فضح مثل هذه القصص وقد تم للمضايقة والاعتقال وحتى بعض يخاطرون بحياتهم للقيام بذلك. |
Senin gibi yobazlarla yüzleşecekleri yabancı bir ülkeye gelmek için hayatlarını riske atıyorlar. | Open Subtitles | هم يعرضون حياتهم للخطر للوصول إلى دول أجنبية |
Hayallerini gerçekleştirmek için, hayatlarını riske atıyorlar. Bu hayal, bir yerlerde ortalama bir işe sahip olmak ve böylece eve para göndererek, daha önce onlara yardım etmiş olan ailelerine yardımcı olmak kadar sade bir hayal. | TED | يعرضون حياتهم للخطر لإدراك حلمهم لا يحلمون بأكثر من وظيفة محترمة ليتسنى لهم إرسال المال إلى أوطانهم ومساعدة عائلاتهم التي قدمت لهم الدعم سابقًا |
Bir şey diyemem, o adamlar bu kasabayı korumak için her gün hayatlarını riske atıyorlar. | Open Subtitles | لن أوجد أي أعذار، ولكن هؤلاء الرجال يعرضون حياتهم للخطر يومياً... |
Bu insanlar hayatlarını riske atıyorlar. | TED | هؤلاء الناس يخاطرون بحياتهم. |