Bunlardan biri çevremizdeki hayvanların olağanüstü sosyal karmaşıklığıdır ve bugün size hayvanların karmaşıklıkları hakkında birkaç şey anlatmak istiyorum. | TED | و أحدها هو التعقيد الإجتماعي المذهل للحيوانات من حولنا، و اليوم أريد أن أخبركم ببعض القصص عن التعقيد الحيوانات. |
Şimdi, bu hayvanların çok küçük ve çok basit olduklarını düşünüyoruz. | TED | هذه الحيوانات صغيرة للغاية و لازلنا ننظر إليهم على أنهم كذلك. |
hayvanların ne düşündüklerini ve hissettiklerini hiç merak ettiniz mi? | TED | هل تساءلت يومًا عمّا يفكر فيه الحيوانات أو يشعرون به؟ |
Bu arada seks, tembel hayvanların hızlı yaptığı tek şey. | TED | وبالمناسبة، الجنس هو الشيء الوحيد الذي تفعله حيوانات الكسلان بسرعة. |
Görünüşe göre, hayvanların bu şeyler hakkında, 6. hisleri varmış. | Open Subtitles | على ما يبدو، حيوانات لَها إحساس سادس حول هذه الأشياءِ. |
Vahşi hayvanların ortalıkta gezdiği ihbarı geldi. Muhtemelen bir köpektir. | Open Subtitles | تلقينا مكالمة بشأن حيوان بري طليق وهو ما أخبرنا به. |
Çinliler bazı hayvanların diğerlerine göre daha iyi olduğunu düşünür. | TED | يعتقد الصينيون ان بعض الحيوانات تحقق نجاحا افضل من الاخريات. |
Bu yüzden her bitkisel gıda seçimimizde hayvanların çektiği acıları azaltmada katkımız olur. | TED | لذلك في كل مرة نختار وجبة نباتية، فإننا نشارك في تقليل معاناة الحيوانات. |
Suda yaşayan hayvanların hepsinin tüysüz olduğu söylenemez. Mesela deniz samuru tüylüdür. | TED | لا يمكن القول ان جميع الحيوانات المائية عارية انظر الى ثعلب الماء |
Böylece diğer çiftliklerde ezilen yoldaşlarımız zincirlerini kıracaklar ve hayvanların devrimine katılacaklar. | Open Subtitles | لكي يتسنى للحيوانات المضطهدة في المزارع الاخرى كسر قيودهم والالتحاق بثورة الحيوانات |
Savunmasız ve zavallı hayvanların en özel anında onlara yaklaşıyorsun. | Open Subtitles | تتملص على الحيوانات الضعيفة التى لا حول لها ولا قوة. |
hayvanların buraya gelmediklerini söylemiştin. Hayvanlar o pınarı, su içmek için kullanmıyorlar. | Open Subtitles | أظنكِ قلتي أن الحيوانات لا تأتي هنا لا تشرب الحيوانات من الينبوع |
Elbette ki birçoğu diyecektir ki hayvanların acısı Yahudilerin, kölelerin çektiği acıyla karşılaştırılamaz. | Open Subtitles | على الرغم من أن البعض سوف يقول أن معاناة الحيوانات ربما لا تقارن |
Bu iş genelde zararsız hayvanların olduğu bir iş değil. | Open Subtitles | هذه ليست حيوانات مؤذية في الغالب .مع وجود قاتل عرضي |
Akıllı robotlara yerleştirilmiş kamera ve alıcılarla onları derinliklere göndererek salp gibi hayvanların gizli hayatını izleyeceğiz. | TED | سنستعمل كاميرات وحاملات نماذج على روبوتات ذكية لتتجول في الأعماق وتساعدنا على تتبع سر حياة حيوانات مثل سمكة السالب. |
Bu toprak solucanı gibi hayvanların, aslında çoğu hayvanın, dokularını kemiklerin üzerine sararak korumadıklarını önceden biliyordum. | TED | و أعلم ان حيوانات مثل دودة الارض هذه, وفي الواقع جميع الحيوانات, لا تدعم انسجتها عن طريق لفها حول عظام. |
Muhtemelen dünyada daha önce yaşamış hayvanların yarısının genomlarını okuduk. | TED | ربما نقرأ أكثر من نصف الجينوم للحيوانات الأولى في العالم. |
Biliyor musun, ben hayvanların acı çektiğini görmekten nefret ediyorum. | Open Subtitles | أنت تعلم, أنا لاأحب أن أرى اى حيوان مسكين يتألم. |
Bu zavallı hayvanların muhakemeden yoksun sadece içgüdülerinin esiri olması ne kadar düşündürücü. | Open Subtitles | وهذا ما سيربك تلك الوحوش المسكينة لأنها أسيرة غريزتها |
hayvanların yaralanmadığı ama çok korktuğu bildirildi. | Open Subtitles | الماشية كما ذكر التقرير سليمة لكنها مذعورة |
Ve bu Bill'in yapmakta olduğu şeylerden biri, bilim insanlarına bunun gibi hayvanların ve yaşadıkları yerlerin ilk görüntülerini sağlıyor. | TED | وهذه إحدى الأمور التي كان يقوم بها بيل، وهو يقدم للعلماء بهذا العرض الأول لحيوانات مثل هذه التي تنتمي لعالمها. |
Okyanuslarda bile, daha iyi bir yaşam uğruna hayvanların da hayatını etkileyebilecek çok miktarda ışık yaratıyoruz. | TED | حتى في المحيطات ، نحن نخلق الكثير من الضوء والذي يمكن ان يؤثر على الحياة الحيوانية فقط من اجل ان نزيد فحسب من رفاهيتنا |
Bugün taşınma günü ve kadınların, komutanları, kölelerin ve hayvanların yaz için Volga nehrine doğru hareket etmesi gerekiyor. | TED | اليوم هو يوم الانتقال، وسيتوجب عليها توجيه حشودها من السيدات والقادة والعبيد والحيوانات باتجاه نهر فولغا من أجل الصيف. |
Berbat bir palyaçoydun! Balon hayvanların berbattı. | Open Subtitles | لقد كنت مُهرّج سئ حيواناتك البالونية كانت مثيرة للشفقة |
Atalarımız hayvanların silahlarının nasıl kullanıldığını öğrenip isyan etmişler. | Open Subtitles | أسلافنا تعلموا كيف يستعملو أسلحة البهائم وقامو بثورة |
İkinci alan, kahverengi olan , dünyanın otlaklarıdır ve hayvanların yaşadığı, hayvanların otlak yeridir | TED | المنطقة الثانية، باللون البني، هي المراعي بالعالم والمراعي الطبيعية حيث تعيش الحيونات. |
Bir hayli hasar almasının sebebi ise, hayvanların kemikleri sıyırmasından kaynaklanmış. | Open Subtitles | لذا فإن أغلب الضرر ناتج عن الضواري التي أفترست لحمه عن عظامه |
Belki de başka bir şeydir. Diğer hayvanların da toynakları var. | Open Subtitles | ربما كان حيواناً آخر فثمة أنواع أخرى لديها حوافر |
hayvanların dikkatini dağıtıp kaçmanın bir yolunu bulmalıyız. | Open Subtitles | نحن يَجِبُ أَنْ نَجِدَ السّبيل لنَصْرفُ إنتباههم تلك الوحوشِ وتَجْعلُ هروبَنا. |