Bu önemli bir bulguydu çünkü şu anda FDA tarafından onaylı doğrudan kanserin yayılmasını hedefleyen bir tedavi mevcut değil. | TED | كان هذا اكتشافًا مهمًا، لأنه حاليًا، لا توجد أي علاجات معتمدة من إدارة الغذاء والدواء تستهدف بشكل مباشر انتشار السرطان. |
Özellikle büyümelerine yardımcı olmak için hücreleri hedefleyen, | Open Subtitles | التي تستهدف على وجه التحديد الخلايا لمساعدتهم على النمو، |
Hafızayı hedefleyen kesin bir yol yok. | Open Subtitles | ليس هناك طرق معينة لاستهداف الذكريات. |
Ar-Ge diğer bitki ve hayvan yaşamına zarar vermeden bu böcekleri hedefleyen çözümler üstünde çalışıyor. | Open Subtitles | يعمل قسم الأبحاث على إيجاد وسائل لاستهداف الحشرات... بدون التأثير على النباتات والحيوانات الأخرى |
heyecan arıyor denizcileri hedefleyen bir hizmet sağlar. | Open Subtitles | توفرُ خدماتٍ تستهدفُ البحارة الذين يسعون إلى الإثارة |
O ve ben hedefleyen bir görev gücü parçası idi | Open Subtitles | لقد كنّا أنا وهو جزءاً من ...مجموعةٍ خاصة تستهدفُ |
O pencereleri hedefleyen keskin nişancılar bul. | Open Subtitles | إحصل عليّ رماة مهرة ركز إلى تلك النوافذ |
Bu farkındalık onu gece lambasının geliştirilmesine ve her çocuğun karanlıktan korkmasını hedefleyen satış kampanyasına götürdü. | Open Subtitles | قاده لتطوير المصابيح الليلية، والحملة الإشهارية كانت تستهدف الغرس في الأطفال الخوف من الحِلكة... |
Bunun dezavantajı, birbirine benzeyen pek çok şey yapmanın kişisel olmayan bir yanı var. Biri için bir şey tasarlamaya çalıştığınızda, tek bir sorunu çözmek için, bunu yapamazsınız. Daha geniş bir kitleyi ya da pazar neyi talep ediyorsa onu hedefleyen bir şeyler tasarlayıp yapamazsınız, ki bizim yaptığımız buydu. | TED | الجانب السلبي منه هو أن هناك شيء غير شخصي حول الكثير من الأشياء المتطابقة، لأنك عندما تحاول تصميم شيء واحد لشخص واحد لحل مشكلة واحدة، لا تستطيع حقًا فعل ذلك، عندما تفعل أشياء تستهدف نموذج سكاني أو لوثيقة متطلبات التسويق، وهو ما نعيش به. |
Bir kimyasal yolu hedefleyen tek bir ilaç almaya başlıyor, ve tekrar belirteyim, bu yolun kanserin içindeki sisteme dahil olduğundan emin değilim, ama bir yola hedeflenen bir ilaç, ve işte bir ay sonrası, kanser yok oldu. | TED | قامت بتناول حبة دواء في اليوم تستهدف مساراً واحداً و اكرر, لست متأكداً من إذا ما كان هذا المسار في النظام أو في السرطان ولكنه استهدف هذا المسار و بعد مضي شهر-مفاجأة- اختفى السرطان |
Emin olduğumuz tek şey, Almeida, altyapımızı hedefleyen ülke içi bir terörist grubun parçası. | Open Subtitles | كل ما نعلمه هو أن (ألميدا) جزءاً من جماعةٍ محليةٍ ارهابية، والتي تستهدف بنيتنا التحتية |
O pencereleri hedefleyen keskin nişancılar bul. | Open Subtitles | إحصل عليّ رماة مهرة ركز إلى تلك النوافذ |