Babam sizin evleneceğinizi duyunca çok heyecanlanmıştı. | Open Subtitles | أجل, والدي كان متحمساً جداً بشأن زواجكما |
Yaşlı, üzgün adamın biriydi, evliliğinden sıkılmış seksi, güzel bir götü sikmekten heyecanlanmıştı. | Open Subtitles | لقد كان رجلا كبير في السن وحزين يشعر بالملل من زواجه متحمساً للاستمتاع بفتاة مثيرة وصغيرة في السن |
Çok heyecanlanmıştı, el fenerini açtı çünkü daha iyi görmek istiyordu ve bu dev kaçmadı, o da riske girerek platformun üstündeki beyaz ışıkları açtı ve efsane bir yaratığı buğulu bir tarihten yüksek çözünürlüklü bir videoya getirdi. | TED | ومن ثم أصبح متحمساً جداً وأشعل مصباحه لأنّه أراد أن يراه بشكل أفضل، و لم يهرب العملاق بعيداً، وخاطر بالتفاته باتجاه الضوء الأبيض في الغواصة، وبذلك تحوّل الكائن من أسطورة من التاريخ الغامض إلى فيديو عالي الدقة. |
Turk için heyecanlanmıştım. Tanrı onu korusun, o da benim büyük saç haberim konusunda heyecanlanmıştı. | Open Subtitles | لقد كنت متحمساً لـ(تيرك) وليباركه الرب فهو متحمس عن أخبار كريم شعري الجديد |
Oğlum heyecanlanmıştı. | Open Subtitles | ابني كان متحمساً |
Oğlum heyecanlanmıştı. | Open Subtitles | ابني كان متحمساً |
Oğlum heyecanlanmıştı. | Open Subtitles | ابني كان متحمساً |
Betty çok heyecanlanmıştı. | Open Subtitles | كان "بيتي" متحمساً |
Tabi ki. Gob heyecanlanmıştı, Buster da öyle. | Open Subtitles | كان (غوب) متحمساً مثل (باستر) |