ويكيبيديا

    "hiç olmadığı kadar" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • من أي وقت مضى
        
    • أكثر من أي وقت
        
    • من ذي
        
    • ذي قبل
        
    • ممّا كان يومًا
        
    • يشعر الآن بالرغبة أكثر ممّا مضى
        
    • لم أكن أفضل
        
    • على غير
        
    • كما لم يكن
        
    • أيّ وقت مضى
        
    • من أي وقتٍ مضى
        
    • أكثر من أيّ
        
    • أفضل من أي
        
    • الآن أكثر من أي
        
    Bu mikro kanallar bizi bakterilerin koca mavi okyanusta nasıl gezindiğini anlamamıza daha önce hiç olmadığı kadar yakınlaştırdı. TED هذه القنوات الصغيرة تقربنا أكثر من أي وقت مضى لنفهم كيف تُبحر البكتيريا في المحيط الأزرق الكبير.
    Bugün, bilgi akışını kontrol eden eski medya muhafızlarından hiç olmadığı kadar özgürüz. TED نحن اليوم متحررون أكثر من أي وقت مضى من المتحكمين القدماء في الإعلام الذين تحكموا سابقًا في تدفق المعلومات.
    Çünkü şimdi, hiç olmadığı kadar, körlemesine takip etme zamanı değil, körlemesine kabul etme, körlemesine güvenme. TED حيث الآن، أكثر من أي وقت مضى، ليس الوقت للاتباع، للتقبل و الوثوق بدون تفكير.
    Günümüzde, dünyanın her yerinde bu hastalıklardan birinin yok edilmesine hiç olmadığı kadar yakınız. TED لقد أصبحنا اليوم أقرب من ذي قبل للقضاء على واحد من تلك الأمراض في كل مكان حول العالم.
    hiç olmadığı kadar aydınlık. Open Subtitles باهر" "أبهر ممّا كان يومًا"
    Bu demektir ki, insani değerlere ve etiğe hiç olmadığı kadar sıkı sarılmamız gerekiyor. TED والذي يعني أنه يجب علينا ننتظر بشكل محكم أكثر من أي وقت مضى للقيم الانسانية والأخلاق الانسانية.
    Fakat yeni teknoloji bu tür etik analizleri hiç olmadığı kadar önemli hale getiriyor. TED غير أن التكنولوجيا الحديثة جعلت التحليل الأخلاقي أكثر أهمية من أي وقت مضى.
    Ve aynı zamanda, mülteci sayısı hiç olmadığı kadar yükseldi. TED وفي نفس الوقت، أن الهجرة اليوم أكبر من أي وقت مضى.
    Bunun anlamı insanlık tarihinden öncesine göre ... ...günümüzde hiç olmadığı kadar bol yiyeceğe sahibiz. TED وهذا يعني أن لدينا الآن المزيد من المواد الغذائية المتوفرة أكثر من أي وقت مضى في تاريخ البشريّة.
    Doktorun gözü bugüne kadar hiç olmadığı kadar keskin bir şekilde senin üzerinde. Open Subtitles , الطبيبُ عينُه حمراءٌ منك الآن أكثر من أي وقت مضى
    Bilgisayar sesleri bazen çok gelişmiş olmayabiliyorlar, fakat bilgisayarımla hiç olmadığı kadar geniş çapta iletişim kurabiliyorum. TED ان اصوات الكمبيوتر .. لاتبدو احيانا متفائلة .. ولكن مع الحاسوب خاصتي يمكنني ان اتواصل بصورة واسعة جداً اكثر من ذي قبل
    Ama teknolojinin hükûmetin muhabirlerin haklarını ihlal etmesine izin verdiği gibi basın da teknolojiyi kullanarak kaynaklarını hiç olmadığı kadar iyi koruyabilir. TED ولكن مثلما سمحت التكنولوجيا للحكومة بالتحايل على حقوق المراسلين، يمكن للصحافة استخدام التكنولوجيا أيضاً لحماية مصادرها وحتى بطرق أفضل من ذي قبل.
    hiç olmadığı kadar aydınlık. Open Subtitles باهر" "أبهر ممّا كان يومًا"
    Evet, babasını öldürmesine izin vermedim. Dürtüsünü hiç olmadığı kadar bastırıyor. Open Subtitles أدري، لم أدعه يقتل والده، وهو يشعر الآن بالرغبة أكثر ممّا مضى
    - hiç olmadığı kadar. Open Subtitles - لم أكن أفضل من هذا؟
    Bana mı öyle geliyor yoksa hiç olmadığı kadar sessiz mi? Open Subtitles أهذا رأيي فقط، أم أنّه صامت على غير العادة؟
    Çok yorgunum. Zırhım hiç olmadığı kadar ağır geliyor. Open Subtitles تعبي شديد، ويبدو درعي ثقيلا كما لم يكن من قبل
    HIV'siz bir dünya artık hayal edilemez değil, tam aksine hiç olmadığı kadar yakın. TED لم يعد الحصول على عالمٍ خالٍ من هذا الفيروس مستحيلًا: بل إنّه أقرب من أيّ وقت مضى.
    Galaksideki ve daha ötesindeki uzak güneşleri daha önce hiç olmadığı kadar uzayın derinliklerini görmemizi sağlayan araçlar inşa ediyoruz. Open Subtitles التي تسمح لنا أن نحدِّق في الفضاء، أعمق من أي وقتٍ مضى ونرى الشموس البعيدة بعيداً هناك داخل المجرة، وما بعدها
    Ama sonra sen bizi yeniden evlendirdin, ve hiç olmadığı kadar sağlamdık. Open Subtitles ثمّ أعدتنا لزواجنا ، و صرنا متمسّكين أكثر من أيّ وقتٍ مضى
    Şu an hiç olmadığı kadar iyi. Open Subtitles إذاً فهو الآن أفضل من أي وقت مضى

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد