Hizmetlinin ne dediğini bilmiyordum ama işlerin düzeldiğini hissediyordum. | Open Subtitles | لا أعرف ما قاله البوّاب لكنني أشعر بأن الأمور ستتحسن |
Benim yerime gelen Hizmetlinin yerine geldim. | Open Subtitles | في الحقيقة, أنا البوّاب السابق، استبدلت البوّاب الذي استبدلني! |
- Hizmetlinin bahsettiği evi. | Open Subtitles | ذاك الذي كان يتحدّث عنه البوّاب |
Sonra alacağım şeyi adamdan aldım ve geri dönerken birisinin Hizmetlinin kapısını tıklattığını ve sonra da içeri girdiğini gördüm. | Open Subtitles | ثم عدت ثانية لأقابل الرجل ووقتها رأيت رجلا يطرق باب الخادمة ثم يدخل اليها |
Hizmetlinin derdi para değilse, neden yalan söyledi o zaman? | Open Subtitles | إذا كانت الخادمة لا تُريد المال بجلاءٍ، ما السبب الذي يدعوها للكذب؟ |
O durumdaki bir Hizmetlinin tek seçeneği kendisini tutmaktır. | Open Subtitles | بالنسبة لخادم في ذلك الموقف كان التماسك هو الخيار الوحيد |
Hizmetlinin daveti beni derinden etkilemişti sanırım. | Open Subtitles | احزر أنني اندفعتُ بواسطة دعوة البوّاب.. |
Eminim ki Hizmetlinin de bir ismi vardır. | Open Subtitles | أَنا متأكّدُ البوّاب عِنْدَهُا اسم |
Ya da Hizmetlinin gözlerinden tehlike okunması olsun... | Open Subtitles | أو التهديد في عيني البوّاب |
Pekâlâ, ne olursa olsun, Hizmetlinin ölümü önceden planlanmamış. | Open Subtitles | وفاة تلك الخادمة لم يكُن مُخطط لها |
Tilly Rice'ın, yani öldürülen Hizmetlinin. | Open Subtitles | تيلى رايس, الخادمة المقتولة |
Hizmetlinin beni Tyler'ın odasına aldığını söylemesi dışında cinayeti işlediğimi gösteren başka bir kanıt yokmuş. | Open Subtitles | حسناً، بعيداً عن شهادة الخادمة التي وضعتني في غرفة (تايلر)، لا يُوجد هناك دليل يربطني بجريمة القتل. |