| Söyledikleriniz hoşuma gitti şimdi bir milyon dolarlık soruyu soruyorum. | Open Subtitles | يعجبني ما تقوله لذلك دعني أطرح عليك سؤال المليون دولار |
| - Buraya kadar radyasyon yok demek. - Tamam. Bu hoşuma gitti. | Open Subtitles | و هذا يعني عدم وجود إشعاعات حتى الآن حسناً ، يعجبني ذلك |
| - Bu, hoşuma gitti. - Gençken birkaç tane tanıdım. | Open Subtitles | ـ أنا أحب هذا ـ عرفت قليلاً من هذا الشيىء |
| Lanet bir fahişe olduğumu düşünmen hoşuma gitti, sarhoş kıçın... | Open Subtitles | أنا أحب كونك تعتقد أننى وقحة لعينة . وأنت ثمل |
| Özellikle, şiirlerini hatırlaman hoşuma gitti. | Open Subtitles | أكثر ما أعجبني هو تذكره للتفاصيل الدقيقة أثناء ذهابه لحبيبته |
| - Her neyse şimdiden hoşuma gitti bile. Önce neden Phil'i çağırmıyorsun? | Open Subtitles | تعجبني ذلك بالفعل ولكن أولا ، لماذا لا نذهب ونحصل على فيل؟ |
| Kot ve tişört konusunda kuşkum vardı ama hoşuma gitti. | Open Subtitles | كنت مرتاباً حيال أمر بنطال الجينز و القميص لكنها أعجبتني |
| Silahlarınız dolu olsun ve hiçbiriniz tereddüt etmeyin. hoşuma gitti. | Open Subtitles | لكن أسلحتكم محشوة، ولم يتردد أيّ واحد منكم، يعجبني ذلك. |
| Ama buraya geldiğine göre dinozor taşşağın olmalı. hoşuma gitti. | Open Subtitles | لكنك تملك الكثير من الجراءة للقدوم إلى هُنا، يعجبني هذا. |
| Onun tavrı hoşuma gitti. Hevesli görünüyor. | Open Subtitles | يعجبني أُسلوب الفتى يتمتع بالكثير من الحماس |
| Biliyor musun sizin bu aralar yakınlaşmanız çok hoşuma gitti. | Open Subtitles | أتعلم، يعجبني بأنكما الإثنان تتقدمان معا |
| - Cesur kadınları sevmen hoşuma gitti. - Evet, cesur benim tipim. | Open Subtitles | ـ أحب أنك تحب النساء الصلبة والشجاعة ـ الصلبة هى نوعى المُفضل |
| Sizinle sohbet çok hoşuma gitti, ve gelip yakından bakmanız için sizi davet ediyorum. | TED | لذا أحب أن أتحدث معكم جميعا، وأدعوكم للقدوم وأخذ نظرة أقرب |
| Biliyor musun, bu esmer hoşuma gitti. | Open Subtitles | لماذا أنت جدي للغاية ؟ أحب صاحب الشعر الداكن هذا لقد اصبح راقيًا |
| Hayır, fikir güzel, hoşuma gitti. Ama öğleden sonra olmaz. | Open Subtitles | لا ، حسنا ، أحب فكرة هذا الاقتراح ولكننى لا أستطيع تلبيته هذا المساء |
| Evet öyleydi ama sen de iyiydin. O durumda zaten kendisi kahrolası bir çöp bidonu olmuştu, o söz hoşuma gitti. | Open Subtitles | نعم ولكنك كنت رائعا، لقد كان رائعا كيس مهملات ، أعجبني ذلك |
| Evet öyleydi ama sen de iyiydin. O durumda zaten kendisi kahrolası bir çöp bidonu olmuştu, o söz hoşuma gitti. | Open Subtitles | نعم ولكنك كنت رائعا، لقد كان رائعا كيس مهملات ، أعجبني ذلك |
| Bu hoşuma gitti. Bu ilk otel odamız, değil mi? | Open Subtitles | تعجبني هذه، أليست هذه أول غرفة لنا بالفندق؟ |
| hoşuma gitti. Hepinizin bunu bir an önce dinlemesini istiyorum. | Open Subtitles | أعجبتني وأود منكم جميعاً أن تسمعوها سوياً |
| Kabul etmeliyim onun bir koruyucu meleği olması hoşuma gitti. | Open Subtitles | حسناً، يجب أن أعترف بذلك، يروقني أن يكون لها ملاك حارس خاص بها |
| "Sanırım en çok ilk gösterdiğiniz model hoşuma gitti." | Open Subtitles | أظن أن أول خامة أريتها لىّ هى أفضل ما يعجبنى |
| Keşke daha önce tanışsaydık. Sizinle konuşmak çok hoşuma gitti. | Open Subtitles | ليتني قابلتك في وقت مبكر ، لقد استمتعت بالحديث معك |
| Neden hastalandın bilmiyorum ama şimdiye kadar hoşuma gitti. | Open Subtitles | حسنا، أيا كان ما يسبب لك المرض، فقد أحببته |
| Yaklaşımın hoşuma gitti, tatlım. | Open Subtitles | يُعجبني طريقة سير هذا الأمر يا عزيزي. حقاً؟ |
| Bu hafta kelime hazinesinde bir sözcük vardı hoşuma gitti. | Open Subtitles | حسنا, لقد كانت كلمة هذا الأسبوع, وأنا نوعا ما أحببتها. |
| Aramak zorunda olmamak hoşuma gitti. Telefonun çalmaması hoşuma gitti. | Open Subtitles | اعجبني انني اتصلت واعجبني ان الهاتف لم يرن |
| Geçen gece seninle olmak hoşuma gitti. | Open Subtitles | أتعلم .. لقد أحببتُ وجودي معكَ هنا في تلك الليلة |
| Şu halkla ilişkiler programı fikri hoşuma gitti. | Open Subtitles | أَحْبُّ مثل تلك الحفلة للعلاقات الإجتماعيةِ. |
| - Güvenin hoşuma gitti ama daha iyi bir hocam var diyebilirsin. | Open Subtitles | تروقني ثقتك، لكن بوسعك القول أنّك نعمت بمعلّم أفضل |