Onun yerine, içerik, ortak aktivitelerden değil televizyon programlarının içerdiklerinden ortaya çıkıyor. | TED | بالمقابل، المحتوى، الانشطة المشتركة، هي المحتوى في التلفاز الذي يحرك هذه المحادثات. |
Google bu ortama daldı ve liderliği üstlenerek yeni bir strateji geliştirdi ve her türlü içerik ticarileştirilmeye başlandı. | TED | ثم ملأت غوغل هذا الفراغ، وتولّت قيادة الأمور ونفّذت الاستراتيجية بحيث حولّ كل أشكال المحتوى إلى سلعة بشكل نظامي. |
Ve Google ve Yahoo Internetin en büyük içerik üreticileri olmadıkları için, biz olduğumuz için, kontrol altında tutulacak olan da biziz. | TED | ولأن أكبر منتجي المحتوى في الإنترنت ليسا هما غوغل وياهو، بل نحن، نحن من يتعرض للمراقبة. |
Hepsini topladığınızda sonuç 2.3 milyon kelimelik TEDTalk oluyor, ki bu da yaklaşık üç İncil'e bedel içerik demek. | TED | الآن إن أخذنا هذه مجتمعة نحصل على 2.3 مليون كلمة في محادثات تيد، والتي هي مقدار محتوى ثلاث أناجيل. |
İçerik sınırlaması yok ve veri trafiği tamamen eşit uygulanıyor. | Open Subtitles | لا قيود على محتوى الأمور يعالج سير كل الأمور بالتساوي |
Her şey içeriğinden ayrı, ve bu da içerik her şeye müsaade ediyor demek. Self Park, Etklinlik Merkezi... | TED | كل شيء خارج عن السياق، ما يعني أن السياق يسمح بكل شيء:موقف سيارة ذاتي، أو مركز فعاليات، أو سمك قرش مرجاني. |
İnsanların çok iyi bir içerik oluşturarak, hayatlarını kazanması için bu aramaları daha etkin kılıyor ve içeriği daha iyi duruma getiriyor. | TED | تجعل المحتويات أفضل، تجعل البحث أفضل، عندما يستطيع الناس تأمين الدخل من إنتاج محتويات عظيمة. |
Sahip olduğumuz ve yaptığımız şey, içerik üretmek, sonra eğitim vermek, sonrasında kullanıcı deneyimlerini analiz edip, içeriği geliştiriyoruz. | TED | فعلينا أن نوفر المحتوى ثم نقدم التدريب، ثم نقوم بتحليل أنماط الاستخدام ليتسنى لنا تحسين المحتوى بها. |
Yani internetle ve içerik hırsızlığıyla gelen iş kaybı, içerik endüstrilerimizde iş kayıplarına yol açtı. | TED | وتم خسارة هذه الوظائف بظهور الانترنت وقرصنة المحتوى وبذلك أصبح لدينا بطالة في صناعة المحتوى |
Günümüzde, Times'ta her ay yaklaşık 7000 içerik yayınlanıyor. | TED | الآن، التايمز تنشر تقريباً 7000 قطعة من المحتوى كل شهر. |
Dünün interneti, içerik sunumu için bir platformdu. | TED | في الماضي كان الإنترنت منصة لعرض المحتوى. |
Sadece bu değil, objeleri hareket ettirdiğimde bu algılanıyor ve içerik buna göre ayarlanıyor. | TED | ليس هذا وحسب ، بل كلما حرّكت الجسم ، سيقوم الهاتف بتتبعه ووضع المحتوى عليه بكل سلاسة. |
Tasarımcılar biçim ve içerik ile içerik ve biçim arasındaki ilişki hakkında konuşurlar. Şimdi, sizce bunun anlamı nedir? | TED | المصممون يتحدثون عن العلاقة بين الإطار والمحتوى، المحتوى والإطار، ماذا يعني ذلك؟ |
Gideceğimi pek zannetmiyorum. (Gülüşmeler) Muhteşem bir şey bu, Fear. Ancak bu biçim, içerik. | TED | لايمكنني الدخول إلى هناك أبداً أمر مدهش. خوف. لكن الإطار، المحتوى |
Yalnızca bir harfini değiştirirseniz, daha iyi bir kelime ve içerik elde edersiniz: free (bedava) | TED | إذا قمتم بتغيير حرف واحد فقط في ذاك المحتوى تحصلون على كلمة أفضل بكثير، محتوى أفضل بكثير، حرية |
Fakat, bir madde daha var; bu da teknolojinin sağlayabileceği faydalar çünkü bu basılmış statik bir içerik değil. | TED | ما زال هناك عنصر آخر، وهو الفوائد التي يمكن للتقنية أن تصنعها، لأنها ليست محتوى مطبوع وثابت. |
Benim için gerçekten önemli olan bir diğer şeyse, Hindistana özgü ama aynı zamanda çok çağdaş bir içerik yaratmatı. | TED | شيء آخر مهم بالفعل لي هو خلق محتوى هندي ولكن أيضا معاصر جدا. |
Daha az iş olacak iş modelinin bir sürümü yok mu? Ama daha müthiş içerik ve hatta daha canlandırıcı içerik? | TED | ألا يوجد إصدار من نماذج التجارة التي تفكربشكل أقل عن المحتوى وأكثرعن المحتوى الرائع ومن المحتمل عن محتوى راقي؟ |
Bu durumların pek çoğunda içerik, karışıklığı ortadan kaldırıyor. | TED | في أغلب الأحوال، فإن السياق هو الذي يبدد أي التباس. |
Bu tamamen içerik dışı. | Open Subtitles | هذا كله مجتزأ من السياق كنت أحمي الأمن القومي |
Ve ortalama bir Facebook kullanıcısı her ay 90 içerik yaratıyor. | TED | ومستخدم الفيسبوك العادي ينشئ 90 قطعة من المحتويات في الشهر. |
Dolayısıyla şimdiki savaş metalaşma ile App Store arasında değil, App Store ile çeşitlendirilmiş içerik arasında olacak. | TED | لذا فإن المعركة الجديدة بدلًا من وجود سلع في مقابل متجر أبل، ستكون بين متجر التطبيقات والمحتوى عالي التميّز. |