Sisin içinde küçük bir parlaklık ve sonra bana bakan iki kırmızı göz gördüm. | Open Subtitles | كان مجرد بريق صغير في الضباب ثم رأيت عينان حمراوان تحدقان إلي, |
Bu sepetin içinde küçük bir damat da yoksa o düğün olmayacak. | Open Subtitles | اسمعي يا هولي , ما لم يكن هناك زوج صغير في هذه السلة فالزفاف لن يحدث |
Küvetin içinde küçük bir bebek. | Open Subtitles | أنها فقط طفل رضيع صغير في حوض الحمام |
Vücudunun içinde küçük taşlar vardı: gastrolitler. | Open Subtitles | وجدنا حصي صغيرة داخل بدنها، (جاستروليثس) |
Kuyruklu yıldızın içinde küçük küçük şeyler. | Open Subtitles | أشياء صغيرة داخل المذنّب |
Yani bu şehir, içinde küçük çemberler bulunan büyük bir çemberden ibaret. | TED | فالمدينة هي دائرة كبيرة بداخلها دوائر أصغر. |
Sınır oyunları, (Gülüşmeler) kartpostallar, içinde küçük mimari maketler olan kar küreleri, duvara karşı direncin hikâyesini anlatan haritalar oluşturdum ve sınırın yarattığı problemin tasarım sayesinde çözülebilmesi için yollar aramaya başladım. | TED | صممتُ ألعابًا حدودية، (ضحك) بطاقات بريدية، وكرات ثلجية بداخلها نماذج معمارية، وخرائط تحكي قصة الصمود أمام الجدار وتبحث عن سبل تجعل التصميم يسلط الضوء على المشكلات التي يسببها إنشاء الجدار. |
Esas olarak yanında hiçbir şey bulunmayan bir ev çünkü bu ev üzerine basa basa şunu vurguluyor: "Ben ormanın içinde küçük bir kulübeyim. | TED | منزل أساسا مع لا شيء على الجانب ، لأن هذا البيت يوحي بالفراغ ، بشكل قاطع، "أنا كوخ صغير في الغابة. لا يوجد شيء على جانبي. |
İçinde küçük bir pilot var. | Open Subtitles | يوجد طيار صغير في الداخل |
- Dur. Anlaşılan vücudunuzun içinde küçük bir bebek bulunuyor. | Open Subtitles | هناك طفل صغير في جسدك... |