O Çinliye söyle, et dolabına bakmak istediğimde, iş birliği yapsın! | Open Subtitles | أخبر ذلك الصيني عندما أريد إلحاقه بمخازن اللحوم فيجدر عليه التعاون |
Zaman geldi iş birliği yapmayı reddetti dolayısıyla büyü olmadı. | Open Subtitles | لذا عندما الوقت جاء رفض التعاون لذا السحر كان سيئ |
Benimle iş birliği yapmayacaksan, burada bulunmamın bir anlamı yok. | Open Subtitles | إن لم تتعاون معي من الأفضل أن لا أكون هُنا |
Ama eğer bizimle biraz daha iş birliği yaparsan seni şüphelerden arındırırız. | Open Subtitles | لكن .. إن تعاونت معنا قليلاً نستطيع إزالتك من قائمة المشتبه بهم |
Gönüllü iş birliği yaparsanız FBI memnun kalacaktır. | Open Subtitles | مكتب التحقيقات الفدرالي يقدّر تعاونك الطوعي، سيد ذلك الطريق يعمل. |
Kamu çalışanları, devletteki teknologlarla iş birliği yaptığında zor, karışık, hayati ve sihirli bir şey ortaya çıkıyor. | TED | هنالك شيءٌ صعب، وفوضوي وحاسم وسحري يحدث عندما يتعاون موظفو الحكومة مع التقنيين، على مستوى المدينة والولاية والوطن. |
Tam iş birliği içinde olacağımdan emin olabilirsiniz." | Open Subtitles | يمكنكم التأكد من تعاوني التام ؟ |
Ne kadar çabuk iş birliği yaparsan, o kadar çabuk çıkarsın. | Open Subtitles | كلّما أسرعت في التعاون كلّما كان وقت خروجك من هنا أبكر. |
Yaptığım işte daha iyi olabilmek için muhaliflerimle iş birliği yapabilirim. | TED | أستطيع التعاون مع معارضيني لأصبح أفضل فيما أفعله. |
Biliyorsunuz ki, birlikte bina inşa etmek iş birliği duygusu yaratmanın en iyi yollarından biridir. | TED | كما تعلمون، تشييد البنايات معًا هي الطريقة الأفضل لإحداث شعور التعاون. |
İş birliği yapmak olağanüstü bir çaba değil, çabanızı nasıl paylaştırdığınızdır. | TED | التعاون لا يتطلب مجهود خارق، بل كيفية توزيع مجهودكم. |
İnsanlar aptal değil; iş birliği yapmıyorlar. | TED | والناس ليسوا بأغبياء؛ إنهم لا يريدون التعاون. |
Efendim, iş birliği yapmazsanız, sizi gözaltına almak zorunda kalacağım. | Open Subtitles | يا سيد إن لم تتعاون أخشى أن أضعك رهن الاعتقال |
İnsan boyutundalar, onlarla iş birliği yapıyorlar ve karmaşık, tekrarlı olmayan işleri gerçekleştirmek üzere programlanabiliyorlar. | TED | إنها بحجم البشر وهي تتعاون في الواقع معهم وبالإمكان برمجتها من أجل أداء المهام المعقدة الغير متكررة |
İş birliği yaptığımız birimler, ATF, NRO, hatta bir adı bile olmayan bölümler, ulusu ilgilendiren acil durumlarda iş birliğine girer. | Open Subtitles | لقد تعاونت وكالات كثيره منها مكافحه الارهاب و الامن الداخلي و حتي وكالات لا ادري اسمائها انهم يتعاونون في الازمات الوطنيه |
Bu iş uzadı. İş birliği yaparsan eğer, gitmene izin vereceğiz. | Open Subtitles | يكفي هذا الآن ، إذا تعاونت معنا ، سنتركك تمضي |
İş birliği önermeye hazır olmadığınız takdirde idam edileceksiniz. | Open Subtitles | و إذا كنتِ غير مستعدة لكي تقدمي تعاونك فسوف تعدمين |
Örtülü ödeneği gizleyeceğimizi söyle, bizimle iş birliği yapacaktır. | Open Subtitles | أخبره بأننا سنغطي على الأموال الجانبية لذا عليه أن يتعاون معنا |
Bu yüzden iş birliği yapmamı istiyorsan bana karşı biraz hoşgörülü olman gerek. | Open Subtitles | ربما عليك ان تدفع لي لقاء تعاوني ؟ |
Senin iyi olduğunu biliyor ve sevgilerini gönderdi ve iş birliği yapmak istiyor. | Open Subtitles | هو يعلم أنك بخير وهو يرسل حبه وهو يريدك أن تتعاوني معنا |
Bu şekildeki bir iş birliği için, direk çıkmasını talep ederim. | Open Subtitles | إن تعاون معنا فسآخذ حكم المؤبد في عين الاعتبار |
Eğer sakin olursan, rahat olup iş birliği yaparsan belki yarına kadar yaşarsın. | Open Subtitles | الآن، اَلتزمُ الهدوء، وكن متعاون َ، قَدْ تَعِيشُ حتى تري الغدً |
Müvekkilim soruşturmanız için iş birliği yapmaya hazır. | Open Subtitles | انظر , موكلتتى كانت متعاونة بالكامل مع تحقيقك |
İş birliği yaparsanız da yasalara göre evin içinde kalabilirsiniz. | Open Subtitles | و مسموح لك , حسب القانون بالبقاء في المنزل إذا ظللت متعاوناً |
Ona rüşvet verdiğini bize kanıtlarsan savcının bizimle iş birliği yaptığını bilmesini sağlarız. | Open Subtitles | وفّر لنا أدلة أنّك قدّمت له رشاوي، وسيعرف المدّعي العام كمْ كنت مُتعاوناً. |
İş birliği istiyoruz. Ama arama izni olmadan başlamanıza izin veremeyiz. | Open Subtitles | نحن نرغب بالتعاون ولكن لا يمكننا أن نسمح لك بالبدء بدون مذكرة |
Demek, sizinle iş birliği yapmazsam beni yem olarak kullanacaksınız. | Open Subtitles | اذن , سوف تستعملني كطعم حتى اتعاون |
Zorunlu kıyafetler en azından tatmin edici ama NATO ortaklarımızla iş birliği hususunda iyi iş çıkardık. | Open Subtitles | الالتزام بالزيّ أقل من المستوى المطلوب لكنكم قمتم بعملٍ جيّد بالتنسيق مع حلفائنا في حلف الناتو |