Tam anlamıyla bir işkencenin... ilginç bir saat ve on dakikasıydı. | Open Subtitles | حسناً , هذه كانت ساعة و 10 دقائق من التعذيب المؤلم |
Başkan Hanım'ın işkencenin hiçbir koşulda kabul edilemeyeceğine dair sözleri kayıtlarda. | Open Subtitles | لقد أذاعت الرئيسة علناً بأن التعذيب غير مقبولٍ تحت أي ظرف |
Ve o an fark ettim ki bu bizim için önemli bir fırsattı dünya toplumu bir araya gelerek araştırma aracı olarak işkencenin kullanılmasını bitirebilirdik. | TED | وما أدركته أيضاً كان نافذة مذهلة من الفرص بالنسبة لنا كمجتمع دولي لنجتمع سويا وننهي التعذيب كوسيلة للتحقيق مع المتهم |
Acıyor mu? işkencenin en önemli özelliği, Wallace, ...işkenceciye keyif vermesidir. | Open Subtitles | في العقوبه, يجب أن تعرف ,أن التعذيب هو المهم، والاس |
Ama yaşadığın bu işkencenin işe yarayıp yaramadığını ve tümörün cevap vermemesi durumunda hangi seçeneklerimiz olduğunu öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | لكني أريد أن أعرف أن هذا العذاب الذي عرضتِ نفسكِ إليه يجدي نفعاً و ما هي خيارتنا إن كان الورم لا يستجيب للعلاج |
Zamanı yeri ve işkencenin türünü belirlemek. | Open Subtitles | الوقت المكان الات التعذيب , عذبه بلا رحمة |
Günlerce işkencenin ardından, Admantha, büyük Midian prensi, sonunda herşeyi itiraf etti, ve ülkenin yasalarına göre cezalandırıldı. | Open Subtitles | بعد أيام عديدة من التعذيب أدمانثا, أمير مديان العظيم أقر أخيراً بكل شىء وتم التعامل معه طبقاً لبروتوكول البلاد |
Sen bir işkencenin ortasından, ölüme yakın bir deneyimden sağ çıktın. | Open Subtitles | نجوت من تجربة شبه مميتة تحت تأثير التعذيب |
İşkencenin parçaları çok gerçek. Bunu eğlenerek mi izlemeliyiz? | Open Subtitles | هل هذا جزء من التعذيب ان نجلس هنا ونتابع هذا المرح ؟ |
İçinde bütün kurbanlarına uyguladığı işkencenin son derece detaylı anlatımları var. | Open Subtitles | وسيعطي تفاصيل مسجلة بدقة على التعذيب الذي لحق بكل الضحايا |
Bir noktada bu işkencenin sonuna geleceğimizi ve tekrar işimize koyulacağımızı biliyordum. | Open Subtitles | عرفت بأننا سنصل لنهاية ذلك التعذيب في وقت ما و بأننا سنعود للميدان ونقوم بعملنا |
9/11'den sonra işkencenin öyle olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | بعد الحادي عشر من سبتمبر كان يفاوض من أجل إقرار التعذيب |
İstediğini biliyorum ama işkencenin işe yaramayacağını sana söyleyebilirim. | Open Subtitles | أعلم هذا ، ولكن يمكنني الجزم بأن التعذيب لن يجدي |
Komik olan şu ki uzmanlar işkencenin işe yaramadığını söylüyor. | Open Subtitles | تعرف ماهو مثير انه الخبراء يقولون ان التعذيب في الحقيقة لايجدي |
Ayrıca işkencenin işe yaramadığını söyleyen sendin. | Open Subtitles | ذلك كان مختلفاً بجانب ذلك انت من قلت ان التعذيب لايجدي نفعاً |
2. yüzyıla kadar, işkencenin çoğunlukla kölelere uygulandığını biliyor muydun? | Open Subtitles | هل تعلم حتى القرن الثاني كان التعذيب يمارس على العبيد فقط |
Anlaman gerekir ki o bu işkencenin ve deneylerin bir parçası değildi. | Open Subtitles | يتحتّم أن تعلم أنّها لمْ تكُن ضالعة في التعذيب ولا التجارب. |
İşkencenin neden Gloria'ya daha şiddetli olduğu anlaşılıyor. | Open Subtitles | ذلك يفسر لم التعذيب كان مكثفا أكثر مع غلوريا |
İşkencenin şu an için en doğru hareket olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أنّ التعذيب هو الخيار الأفضل هنا |
Bugün burada gördüğünüz her şeyin engizisyona müstahak bir işkencenin eseri olduğunu size arz ediyorum! | Open Subtitles | انا أعترف لكم بأن كل شيء رأيتوه هنا اليوم هو نتائج التعذيب المقررة من محاكم التفتيش |
Bu bitmez tükenmez işkencenin sebebini anlayacağım. | Open Subtitles | بعدها سأعرف السبب لماذا هذا العذاب الغير مُنتهي |
Her zaman yanıyorsun, ve geçmişinden hayaletler derini yüzmeye geliyor... ve bazen kötü günündeysen işkencenin ta kendisi olan Cade ile yüz yüze geliyorsun. | Open Subtitles | هناك تحترق طوال الوقت ويعود أشباح من ماضيك لسلخ جلدك وأحيانًا في أيام سيئة جدًا تواجه (كايد) وجهًا لوجه وهو جوهريًا عذاب مجسم. |