Hücreden sonra, onu ibret olarak kullanıyor; bir ay kamu hizmeti. | Open Subtitles | :بعد خروجه من السجن، جعل منه عبرة شهر من الخدمة الاجتماعية |
Onları iyice yükseğe asalım ki diğer Berberilere ibret olsunlar! | Open Subtitles | سنعلق اجسادهم عاليا ليكونوا عبرة لباقى المغاربة |
Sonra ibret olsun diye adada dolaştırırlar. Kocasını tanıyordum. Kocasını biliyordum. | Open Subtitles | ومن ثم سيطوفون به في ارجاء الجزيرة ليكون عبرة انا اعرف زوجك اعرف ما حل بزوجك |
Bu adamlar, Roma'nın huzuruna kastedenler için ibret olsun. | Open Subtitles | دع هؤلاء الرجال يكونون مثالاً إلى كل من يتحدى سلام روما |
Benim varoşumda cinayet işleyen herkes başkalarına ibret olsun diye ölmek zorunda. | Open Subtitles | كل من يقتل في حيّي يجب أن يموت ليكون مثالاً لغيره |
İbret olması için yapıyor. Düşmandan kaçanların başına neler geleceğini gösterecek. | Open Subtitles | إنه يرغب في ضرب مثال لكل من يحاول الانسحاب أمام العدو |
Onlardan bir şey çalarsan seni ibret olsun diye cezalandırırlar. | Open Subtitles | إنهم يحبون وضع عبرةً حينما يسرق منهم أحداً. |
Herkese ibret olsun diye... onları canlı canlı gömdüler. | Open Subtitles | لذا جعلوا منه عبرة هو و أخية دفنوهما وهما ما زالا يتنفسات |
Hem ittifak onu ibret için saklamak isteyebilir. | Open Subtitles | كما أني أعتقد أن التحالف يريدون جعل عبرة منها |
Halka ibret olsun diye sizi hapse veya bir çalışma kampına gönderecek. | Open Subtitles | سوف يجعلك عبرة بأرسالك الى السجن او الى العمل الزراعي |
Size cesedine dokunabileceğinizi söylemedim. Aslına bakarsan, onu burada bırakmamın bir sebebi var. İbret alınsın diye. | Open Subtitles | لم أعطكِ الإذن بنقل جثمانها، بالواقع تركتها هنا عبرة لمَن يعتبر. |
Bir tanesi ayağa kalkmaya çalışınca onu ibret haline getirmek zorundasınız. | Open Subtitles | وعندما يحاول أحدهم الإعتراض يجب أن تجعلوه عبرة للباقين |
Çünkü Aaron'ı ibret olsun diye cezalandırmak istiyorlardı. | Open Subtitles | حسن، أظنّ لأنهم أرادوا أن يجعلوا من هارون عبرة و قالوا — السبب الذي ذكروه لعدم تراجعهم |
Bu gece, her bir gösterici, kışkırtıcı veya eylemci ibret olsun diye cezalandıracak! | Open Subtitles | الليلة سنجعل من أي متظاهر أو مشكك أو معارض مثالاً |
Her koloniyi ibret olsun diye cezalandıramayız. | Open Subtitles | لا نستطيع أن نجعل من كل مـُـستعمرة مثالاً |
Onu diğerlerine ibret olsun diye öldürürdü. | Open Subtitles | سيقتلها لتكون مثالاً لهم هذا صحيح |
İbret olması için yapıyor. Düşmandan kaçanların başına neler geleceğini gösterecek. | Open Subtitles | إنه يرغب في ضرب مثال لكل من يحاول الانسحاب أمام العدو |
İki adamın hikayesinden Amerika hakkında ibret alınacak bir öyküyü fark ettim. | TED | أدركت أن قصة الرجلين شكلت مثال عاجل لأمريكا. |
Hepinize ibret olsun çocuklar. Bay McGill. | Open Subtitles | وهذا مثال لمن يصبح مثل ماكجيل سـيد ماكجيل |
Yani senin için bir anlamı olmayan, tercihen canlı olarak istediğin ve ibret olsun diye cezalandıracağın bir kızı aramam gerekiyor? | Open Subtitles | من المفترض عليّ البحث عن الفتاة التي لاتعني شيئاً لك والتي تحتاجه بشكل أفضل أن تكون حيّة. والتي تريد أن تجعلها عبرةً ؟ |
Yargıç Anthony Pipitone en yüksek cezayı vererek özellikle Vayhue gibi ünlü bir spor şahsiyetinin cezalandırılarak mahkûmiyetinin herkese bir ibret olduğunu... | Open Subtitles | القاضي أنطوني فرض عليه الحُكم الأقصى لكي يكون عِبرة للأخرين خصوصاً الشخصيات الرياضية المشهورة |
Arada bir, Marcellus ibret olsun diye birini öldürmekten hoşlanır. | Open Subtitles | كل فترة, مارسيلوس يفضل أن يقتل رجلا كعبرة |
İbret olsun diye evini elinden almış. | Open Subtitles | فقرّر أن يجعل منه أمثولة عبر انتزاع منزله منه |