Burada hepimiz doğal fiziksel ihtiyaçlarımız olduğunu biliyor. | TED | كلنا هنا نعلم أن لدينا جميعًا احتياجات جسدية طبيعية، أليس كذلك؟ |
"Tanrı, ihtiyaçlarımız için seni kullandı, biz senin ihtiyacını karşılıyoruz." | Open Subtitles | وقد استخدمك الرب لتسديد احتياجات في حياتنا والآن نحن نريد تسديد احتياج في حياتك |
Yani ihtiyaçlarımız oluyor ve... | Open Subtitles | ..أقصد , لدينا احتياجات |
Her biriniz, ihtiyaçlarımız uyarınca ve güçleriniz ölçüsünde birer görev aldınız. | Open Subtitles | لقد قلّدنا كل واحد منكم بمهام، بناءً على احتياجاتنا ونقاط قوتكم |
Temel ihtiyaçlarımız karşılandıktan sonra, kuramsal olarak, seçtiğimiz şeyler bize faydalı ya da zevkliyse onlara yatırım yaparız. | TED | بعد أن نلبي احتياجاتنا الأساسية، سنفكر نظرياً باستثمار الخيارات فقط لدرجة منفعتهم أو مقدار الاستمتاع بهم. |
Meşgul olmamız gereken daha acil ihtiyaçlarımız vardı. | Open Subtitles | لدينا أحتياجات كثيره لنوفرها. |
Jimmy ile oldukça farklı ihtiyaçlarımız var. | Open Subtitles | حسنًا إذًا، أنا و(جيمي) لدينا أحتياجات مختلفة جدًا. |
Bizim de ihtiyaçlarımız var. | Open Subtitles | لدينا احتياجات ايضا |
- Bizim de ihtiyaçlarımız var, değil mi? | Open Subtitles | -لدينا احتياجات |
Tüm ihtiyaçlarımız için dünyada yeteri kadar plastik var. | TED | وكما تعلم، لدينا ما يكفي من البلاستيك في العالم لكل احتياجاتنا. |
Onların yemeği aslında sembolik, kendi ihtiyaçlarımız için başkalarını harcamamızı ifade ediyor. | Open Subtitles | أكلهم يرمز إلى طريقة استنزافنا للآخرين لنغذيّ احتياجاتنا |
Sonsuz potansiyeli olan çocuk aklı, bizim ihtiyaçlarımız için bire bir. | Open Subtitles | عقول الأطفال بإمكانياتهم المطلقة تناسب احتياجاتنا بشكل مثالي |
Evet, ama bundan çok var ve ihtiyaçlarımız için, yeter de artar bile. | Open Subtitles | آجل، ولكن هناك كميه كبيرة ولتلبية احتياجاتنا هي كثيرة بما يكفي. |
İhtiyaçlarımız değişti ve korkarım sana verecek bir işimiz yok. | Open Subtitles | احتياجاتنا تغيرت فعلا، لذا فإنني أخشى أننا لا لديك وظيفة لنقدم لكم. |