Demek bizi buralardaki önemli paraşütçüleri kovalayan iki küçük kız sandınız. | Open Subtitles | إذًا أتعتقدان أننا مجردّ فتاتان صغيرتان موجوداتُ هنا لإتباع المظليين المهمين؟ |
Yanına gittim. İki küçük kız vardı. Güvendeydiler. | Open Subtitles | ذَهبتُ إلى البيت, كان عندها بنتان صغيرتان, إّنهم بأمان |
Bir güneş gözlüğüne bant yapıştırdım böylece dışarıyı sadece iki küçük delikten görebileceğim. | Open Subtitles | وضعت شريطاً لاصقاً على النظارة الشمسية لكي أرى الخارج من خلال ثقبين صغيرين |
Bu sabahın ilk saatlerinde başka bir koya bakmaya gittim ve suda bir yetişkinle oynayan iki küçük yavru buldum. | Open Subtitles | ذهبتُ لأستطلع في خليج صغيرِ آخرِ في هذا الصباح الباكر و وجدتُ جروين صغيرين يلعبان في الماء مع بالغِ واحد. |
Bu yüzden yakışıklı faytoncular, yaşlı kontlar, genç karılar.... ...ve birbirlerine benzeyen iki küçük kız hikâyesiyle onu doldurdum. | Open Subtitles | فملأته بالحوذى الوسيم ، و الايرل الكبير و الزوجتان الصغيرتان و الفتاتان اللتان تشبهان بعضهما |
İki küçük kızı bulacağız ve belki, sadece kimliği belirsiz bir kişiyi adaletin önüne çıkaracağız. | Open Subtitles | نحن هنا لأيجاد الفتاتان الصغيرتان و ربما ، فقط ربما الجانى الذى اخذهم و نقدمه للعدالة على قيد الحياة |
Bir küçük... iki küçük, üç küçük Hintli. | Open Subtitles | واحد صغير, إثنان صغار,ثلاثة صغار من الهنود |
Sonra da iki küçük serçe gibi, birbirlerinin beline dolanıyorlarmış. | Open Subtitles | ..وبداء كلاهما بــ تضارب بطونهما كأنهما أثنين من عصافير الدوري |
Bu iki küçük kız, süper güçleriyle bize, birlikte inşa etmemiz gereken toplumu gösteriyor. Çocuklarımızı reddetmeyen kapsayıcı ve destekleyici bir toplum. | TED | هاتين الفتاتين الصغيرتين ذاتا القوة العظمى ترسمان ملامح الطريق نحو مجتمع نحتاج إلى بنائه معًا، مجتمع يضم ويدعم، بدلًا من رفض أطفالنا. |
Ve iki küçük şey yerine bir büyük hediye almaya karar verdik. | Open Subtitles | لذى اتفقنى ان نشتري هدية كبيرة بدلاً من اثنتان صغيرتان |
Ayrıca bana yardımcı olan iki küçük kulaklık var. | Open Subtitles | بالإضافة إلي ذلك، عندي سماعتا أذن صغيرتان |
Costa Luna ve Costa Estrella birleşip dünyaya karşı birlik olması gereken iki küçük ülke. | Open Subtitles | كوستا لينا وكوستا استراليا مدينتان صغيرتان واللتان يجب ان تتحدان للوقوف ضد العالم |
İki küçük oğlu, artık o kadar küçük değiller ama iki küçük oğlu okuldaydı, farklı okullarda. | TED | طفلاها الصغيران، لم يعودا صغيرين بعد ذلك، ولكن طفليها كان كلاهما في المدرسة، مدارس مختلفة. |
Bu hareket Kuzey Kaliforniya ormanlarında iki küçük çocukla birlikte başladı ve bugün tüm dünyaya yayılmış durumda. | TED | بدأ الأمر بسبب طفلين صغيرين في غابات كليفورنيا الشمالية، واليوم انتشر في جميع أرجاء العالم. |
Adam zenci, öbürü beyaz, iki küçük çocuğu var. | TED | هو أسود والشاب الآخر أبيض، وكان معه طفلين صغيرين. |
Fakat bugün sadece iki küçük balık yakaladın, ve bazen küçük balıklar... büyük balığı yakalamak için en iyi yem olurlar. | Open Subtitles | ولكن اليوم أمسكتم بسمكتين صغيرتين أحياناً تكون السمكتان الصغيرتان أفضل طُعم لـ السمكة الكبيرة |
İki küçük kızkardeşim... akşam yemeğini yiyorlardı. | Open Subtitles | أختاي الصغيرتان كانتا تتناولان العشاء |
Ve o, iki küçük kelimenin bunu telafi edeceğini düşündü. | Open Subtitles | ...... و هى تظن ان تلك الكلمتان الصغيرتان ستعوضان عن هذا ؟ |
Dinle. Bir küçük... iki küçük, üç küçük Hintli. | Open Subtitles | واحد صغير, إثنان صغار,ثلاثة صغار من الهنود |
Bir küçük, iki küçük, beş küçük Hindistanlı. | Open Subtitles | واحد صغير, إثنان صغار,خمسة صغار من الهنود |
İki küçük serçe gibi, birbirlerinin beline dolanıyorlarmış. | Open Subtitles | ثم تتضارب بطونهما كأنهما أثنين من عصافير الدوري |
İki küçük serçe gibi, birbirlerinin beline dolanıyorlarmış. | Open Subtitles | تتضارب بطونهما كأنهما أثنين من عصافير الدوري |
sandım ki tüm bahsettiği şu iki küçük çantaymış. | Open Subtitles | إعتقدت أنها تتحدث عن تلك الحقيبتين الصغيرتين الملعونتين |
İki küçük kelebek güneşin altında. | Open Subtitles | الفراشتين الصغيرتين تستمتعان بأشعة الشمس |