Karşılığında, saraya dönmen için Kral'ı ikna edecek. | Open Subtitles | وبالمقابل , سيقنع الملك بمسامحتك والترحيب بك في البلاط مجدداً |
Eddie Cortez'i dükkânı açmaya ikna edecek şey bol miktarda para. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي سيقنع عاجز للخوض في صفقة عمل هومبلغاستثنائيمنالمال. |
Bir şekilde, bu milyonlarca parçayı kendilerini teknolojiye monte etmeye zorlayacak, ikna edecek bir yol bulmamız gerekiyor. | TED | ويجب أن نجد سبيلا لذلك بطريقة ما، لإجبار أو لإقناع البلايين من هذه الذرات لتجمع نفسها في التكنولوجيا. |
... gösteri, uluslararası liderleri Capitol City K-9 Akademisi'nin suçla mücadele eden K-9'ların geleceği olduğuna ikna edecek. | Open Subtitles | هذه المظاهرة سوف تقنع زعماء دوليين انا كي 9 هي المستقبل في مكافحة الجريمة |
Gerekirse kapı kapı dolaşacak ama sonunda Amerikan halkını ikna edecek ve silahları sokaklardan çekeceğim. | Open Subtitles | وسأطرق باباً باباً إن أضطررت... ولكني سأقنع أمريكا أنني محق، وأنني سأجمع الأسلحة. |
Hükümetin, akıl, sağduyu veya insanlık hususunda ilerlediğine... beni ikna edecek bir gelişme görmedim. | Open Subtitles | ولقد شككت حينها فى دوافعهم . لتحقيق مكاسب على حساب الحكمة او الانسانية |
- Beni ikna edecek bir şey var. | Open Subtitles | ساخبرك بماذا سيقنعني - ماذا ؟ |
Yarın mecliste zararımızı karşılayacak özel vergi için onları ikna edecek. Bu bir risk, biliyorum. | Open Subtitles | وسيتحدث غداً مع الحكومة ليقنعهم أن يرفعوا من قيمة الضرائب ليعوضونا، أعرف أن الأمر مخاطرة |
Ama bu film kameran şüphecileri ikna edecek. | Open Subtitles | لكن الفيلم الذي بداخل كاميرتك سيقنع المشككين |
Ekibin biri, Whitman'ı, parasının bankada güvende olmadığına ikna edecek. | Open Subtitles | (الفريق الاول سيقنع (ويتمان ان امواله غير آمنة في البنك |
Suçlu bir pişmanlığın içine düşecek ve yavaşça, onun hakkında yanıldığı konusunda kendini ikna edecek. | Open Subtitles | في كل شيء يعيب فيها والندم سيتملّكه - وببطء سيقنع نفسه أنه ظلمها |
- Jüriyi ikna edecek bir şey çıkmadı. | Open Subtitles | لا شـيء سيقنع هيئة المحلفين |
Deb'i ikna edecek kanıtı bulmam gerekiyor. | Open Subtitles | "عليّ إيجاد الدليل الذي سيقنع (دِب) وحسب" |
Düş kırıklığına uğrayan Wegener plakaların nasıl hareket ettiğine dair şüphecileri ikna edecek hiçbir açıklama, hiçbir kanıt sunamadı. | Open Subtitles | كان ڤيجنر محبطاً لإنه لم يأت بتفسير لكيفية حركة هذه الكتل لا يوجد دليل كاف لإقناع هؤلاء المتشككين |
Çünkü Abby'i bu ülkeden çıkmaya ikna edecek başka bir yol bulabilirdim ve senin kıçın hâlâ hapiste olabilirdi, seni orospu çocuğu! | Open Subtitles | لأني لو وجدت طريقة أخرى لإقناع آبي بمغادرة هذه البلد لكنت بقيت في السجن أيها الوغد |
Kimseyi aşık olmadığına ikna edecek hiçbir yöntem yok dünyada. | Open Subtitles | ليس هناك في الحقيقة أي حيل لإقناع شخصاً هو ليس واقعاً في الحب |
Sonra da anneni uzaya gitmen için ikna edecek.. | Open Subtitles | ثم عليها أن تقنع أمكَ لتسمح لك بالذهاب إلى الفضاء |
Herkese gerçeği söylediğin ikna edecek kadar delil içermekte. | Open Subtitles | أشياء لها أن تقنع أي أحد بأنك تقول الحقيقة |
Beckett'ı deli olmadığıma ikna edecek, kanıt lazım, sağlam bir kanıt. | Open Subtitles | لو أنّي سأقنع (بيكيت) أنّي لستُ مجنوناً، فسأحتاج إلى إثباتٍ، شيء ثابت لا يُبطل. |
Hükümetin, akıl, sağduyu veya insanlık hususunda ilerlediğine... beni ikna edecek bir gelişme görmedim. | Open Subtitles | ولقد شككت حينها فى دوافعهم . لتحقيق مكاسب على حساب الحكمة او الانسانية |
Beni ikna edecek bir şey yok. | Open Subtitles | لا شيء سيقنعني |
Yarın mecliste zararımızı karşılayacak özel vergi için onları ikna edecek. Bu bir risk, biliyorum. | Open Subtitles | وسيتحدث غداً مع الحكومة ليقنعهم أن يرفعوا من قيمة الضرائب ليعوضونا، أعرف أن الأمر مخاطرة |