| Böylece sizlere bu örgütsel ağ adalarından örnekler verdim ama ağlar sadece büyük olduklarında ilgi çekici hale gelirler. | TED | بالتالي هذه الأمثلة التي ضربتها لكم هي هذه الجزر من الشبكات المتداخلة. والشبكات مثيرة للإهتمام إذا كانت هي كبيرة. |
| Adam ölüyor diye hastalığının teşhisi ilgi çekici sayılmaz. | Open Subtitles | ليس لكونه يحتضر يجعل الأمر مثير للإهتمام |
| 10 dakikadır dersimdesin ve en ilgi çekici şey sen oldun. | Open Subtitles | لقد قضيت في فصلي 10 دقائق وتبدو الأكثر إثارة للاهتمام فيه |
| Tek bildikleri senin yeni, tatlı ve ilgi çekici olduğun. | Open Subtitles | كل ما يعرفونه أنك جديد و لطيف و مثير للاهتمام |
| " Onlar iyi film çekecekler İlgi çekici birçok görüntü". | Open Subtitles | سيشتروا أى فيلم جيد لذا صور أى شئ مثير للأهتمام |
| Bu sizin için ilgi çekici olsa bile, benim yaşımda değil. | Open Subtitles | حتى لو كان مثيرا للاهتمام لك فهو ليس كذلك في عمري |
| Gutterberg İncil'inin bir kopyasına sahip olmadan kitaplar hakkında konuşmak çok da ilgi çekici olmaz. | TED | ولن يكون مثيراً للإهتمام الحديث عن بدايات الكتب بدون الحصول على إنجيل غتنبرغ. |
| 20 uzun yıl boyunca fotoğrafı güncellememenin tek nedeni seninle konuşmuyor olması olabilir, ki bu ilgi çekici olurdu, ya da ölmüştür. | Open Subtitles | والسبب الوحيد في احتفاظك بصورتها القديمة عشرين عاماً هو أنها لا تكلمك الأمر الذي يبدو مثيراً للاهتمام أو أنها توفيت |
| Gizemli konuğumuzu bu kadar ilgi çekici yapan şey de budur. | Open Subtitles | وهذا ما يجعل من ضيفنا الغامض مُثيراً للإهتمام |
| Bu otomatın öyküsü eğer kargalar hakkında bilginiz varsa daha ilgi çekici oluyor. | TED | لكن قصة آلة البيع مثيرة للإهتمام قليلاً اذا كنتم تعرفون أكثر عن الغربان. |
| Hayır ama tutukladıkları adamın isminin baş harfleri özellikle ilgi çekici. | Open Subtitles | لا ، ولكن الشخص الذي اعتقلوه احرف اسمه الاولية مثيرة للإهتمام |
| Yemekler o kadar iyi değil, katılacak kişiler de pek ilgi çekici sayılmaz ama... | Open Subtitles | .. رغم أن الطعام ليس رائعاً مثل هناك والرفقة .. ليست مثيرة للإهتمام لتلك الدرجة |
| Esas ilgi çekici kısım, bulamadıklarımla ilgili. | Open Subtitles | أكثر ما وجدته مثير للإهتمام هو الشيء الذي لم أجده. |
| Bunu kim okur ki, hiç ilgi çekici değil. | Open Subtitles | كيف يمكن لأي شخص قراءته إنه ليس مثير للإهتمام على الإطلاق |
| İkinci yol çok daha ilgi çekici. | TED | وطريقة الإصلاح الثانية هي أكثر إثارة للاهتمام. |
| Son on yılda burada pek çok yazar ağırladık ama hiçbirinin partneri kendisinden daha ilgi çekici değildi. | Open Subtitles | أتى إلينا الكثير من الكُتّاب الكبار على مدى العقد الماضي ولكن, ولا واحد منهم كان لديه رفيق أكثر إثارة للاهتمام منه هو |
| Fakat daha ilgi çekici olan, onun tadının, size, ne yediğinizi düşündüğünüzle çok yakından bağlantılı olarak nasıl geldiğidir. | TED | ولكن ما هو مثير للاهتمام هو ان طعم اللحم يعتمد بصورة اساسية عما تظن انه هو عندما تأكله |
| Maalesef aradığımı bulamadım ancak ilgi çekici başka şeyler buldum. | Open Subtitles | لسوء الحظ، لم أجد ما كنت أبحث عنه، لكنّي وجدت شيء آخر مثير للأهتمام |
| Bu ikisi hakkında çok ilgi çekici bulduğum şey, her ikisinin de aynı şeye bakmasıdır: Her ikisi de çevrelerine karşı bir tepkidir. | TED | ما قد تجده مثيرا جدا للاهتمام حول هذين حيث أن كلا منهما يعبر عن الشيء نفسه: باستجابتهم للبيئة المحيطة بهم. |
| Belki de sandığın kadar ilgi çekici değilsindir. | Open Subtitles | حسناً، ربما لست مثيراً للإهتمام كما كنت تعتقد. |
| Ben de " Charlotte, bana çok ilgi çekici göründü." | TED | فقلت ، "شارلوت ، هذا يبدو مثيراً للاهتمام جدا بالنسبة لي". |
| Biggie Slim olmadan önceki döneminle ilgili bazı ilgi çekici şeyler buldum. | Open Subtitles | أتعرف، الأمر الذي أجده مُثيراً للإهتمام أنّه قبل أن تُصبح (بيجي سليم)، |
| Öğrenenler onun ilgi çekici olmadığını, tutarsız ve zor olduğunu düşünüyorlar. | TED | فالطلاب يظنون انها غير مترابطة وغير مثيرة للاهتمام .. وصعبة للغاية |
| - Profesyonel seviyede oynanan her şey... ilgi çekici olabilir. | Open Subtitles | اي لعبة تلعب علي مستوي احترافي يمكن أن تكون مقنعة |
| Hikayenle alakalı ilgi çekici olan neydi biliyor musun? | Open Subtitles | أتعلمين ما هو المثير للاهتمام حول قصّتِك؟ |
| İnsan meslek hayatını dünyanın dört bir yanını gezerek geçirince esrarengiz ve ilgi çekici öykülere tanık oluyor. | Open Subtitles | فإنه سيكون لديه مخزون لا محدود من الحكايات والألغاز المثيرة للاهتمام |
| Ben harika demem. Ama gerçekten ilgi çekici. | Open Subtitles | "أمرٌ يناسبنى"،ما كانت الكلمة التى أستخدمها لوصف ذلك حسناً, بالتأكيد إنه أمر شيق. |
| Gerçek birazcık karmaşık olabilir ancak göründüğünden çok daha ilgi çekici. | TED | والحقيقة قد تكون أكثر تعقيداً بقليل، لكنها بالتأكيد طريقة أكثر متعة. |