İnsan ve hukuk arasındaki bu ilişkideki değişim doğru olan şeydir. | TED | هذا التحول في العلاقة بين الناس والقانون هو ما يجب عمله. |
- Doğru. İlişkideki en iç çekici iç çamaşırının senin olmasını istiyorsun. | Open Subtitles | أنتِ من يجب أن يكون لديه الملابس الداخلية الأكثر رُقياً في العلاقة |
Ayrıca ciddi bir ilişkideki arzuyu devam ettirmenin temelinde yatan, bana kalırsa iki temel insani ihtiyacı dengelemektir. | TED | و في قلب المحافظة علي الرغبة في العلاقة الملتزمة، أعتقد أن التوفيق بين إثنتين من إحتياجات الإنسان الأساسية. |
Bahse girerim ilişkideki neşeli taraf sensindir. | Open Subtitles | أنا متأكدة من أنك الخانع في العلاقة الجنسية |
Tahmin edilebilirlik, ilişkideki tüm eğlenceyi bitirir. | Open Subtitles | القدرة على التنبؤ تفقدنا كل المرح من العلاقة |
Hey buraya baksana sen. Bu ilişkideki Ryan ben değilim. | Open Subtitles | إنظر، يا رفيق أنا لا أُمثل رايان هذه العلاقة |
Bu ilişkideki tüm kararları, senin almandan bıktım usandım. | Open Subtitles | أتدري, لقد تعبتُ من وضعك أنتَ بإتخاذ كل القرارات, في هذه العلاقة |
Bazen bu ilişkideki kadın, oğlummuş gibi davranıyorsun. | Open Subtitles | احيانا أظن أنك تعامل ابني كالمرأة في هذه العلاقة ماذا؟ |
Sanırım bu ilişkideki şeylere yavaş yavaş alıştığım gayet açık. | Open Subtitles | أعتقد أنَّ الأمور واضحة أنّي أحاول إنجاح هذه العلاقة. |
Bu ilişkideki akıllı kişi Sarah. | Open Subtitles | نعم، لا، سارة هي العقل المدبر في هذه العلاقة |
Bu ilişkideki duygusal taraf olduğun için teşekkür ederim. | Open Subtitles | شكراً لك على كونك الشخص العاطفي في هذه العلاقة |
Bu ilişkideki her şey neden bu kadar kibar olmak zorunda? | Open Subtitles | لماذا يجب أن يكون كل شيء بهذه العلاقة مثاليـًا؟ |
Belki bu ilişkideki bilgisayar benim. | Open Subtitles | ربما أنا أجهزة الكمبيوتر الشخصية في هذه العلاقة. |
Yani, ilişkideki pis kişi ben miyim şimdi? | Open Subtitles | هل تقصد أنني القذرة هنا في هذة العلاقة ؟ |
Eğer bu ilişkideki gerçek Başkanın başkanlıktan alınmaya yol açarak suçlar işlemesiyse bunu ortaya çıkaracağız. | Open Subtitles | إذا كانت حقيقة هذه العلاقة أن الرئيس قد ارتكب أي من هذه الجرائم المتهمة سنقوم بملاحقتهم |
Mitchell Crossford'un ilişkideki alfa olduğu kesin. | Open Subtitles | ميشال كرسفورد بالطبع كان هو المتحكم في العلاقة. |
Dış ayaklarınızın ilişkideki iki birey olduğunu hayal edin. | Open Subtitles | تصوروا أن السوق الخارجية ،تمثل كلا الفردين في العلاقة |
Böylece, ilişkideki o hassa denge bozulmaz. | Open Subtitles | حتى لا يخترب التوازن الحساس في العلاقة. |
Bu üçlü ilişkideki rolün konusunda endişeliyim. | Open Subtitles | أنا فقط مهتمة بدورك في هذه العلاقة |
Ama bu ilişkideki tek kişi sen değilsin. | Open Subtitles | العلاقة هذه في الوحيدة لستِ ولكنكِ |