Tüm bu olayın şiirselliğine inanamıyordum - kendi adalarında olan tüm bu ruhlar, birbirlerine şişe içinde elektronik mesaj gönderiyor. | TED | لم اصدق شاعرية كل هذا هذه الارواح كل منها في جزيرته المعزولة يرسلون رسائل الكترونية في زجاجات لبعضهم |
Onu gördüğümde bağırdım. Kaçırdığıma inanamıyordum. | Open Subtitles | انا ناديت عليه عندما رأيته ولم اصدق انه لم يسمعنى |
Evlendiğimiz gün, düğünümüzde nasıl bu kadar şanslı olduğuma inanamıyordum. | Open Subtitles | .. انه كما لو في يوم زواجنا لم اكن اصدق كم كنت محظوظا |
Doğanın korku ve bir o kadar da meraklı güzelliğinin üzerinde olduğuma bir türlü inanamıyordum. | Open Subtitles | وكنت ، مثل ، وذلك في رهبة من الجمال الطبيعي وأنا فقط لم أصدق كان ، مثل ، في الواقع يحدث ، وتعرفون؟ |
Enver El-Avlaki Bu adı biliyordum. Fakat adını burada bu listede gördüğüme inanamıyordum. | Open Subtitles | كنت أعرف الاسم، لكنني لم أصدق رؤيته هنا في هذه القائمة. |
Hayatın bu kadar güzel olmasına inanamıyordum. | Open Subtitles | لم أصدّق هذه الراحة التي أنعم بها |
Amcamı vuracağıma inanamıyordum. | Open Subtitles | لم أكن أتخيل أنني سأضرب عمي بها |
Muhteşem. Dünyanın öbür tarafında olduğuma inanamıyordum. | TED | مدهشة. لم أستطع أن أصدق أنني كنت على الجانب الآخر من العالم. |
Bunun benim başıma geldiğine inanamıyordum. | TED | لم أستطع التصديق أن هذا كان يحدث معى |
Yani şansıma inanamıyordum. | Open Subtitles | كنت, كما تعلمون لم أستطع تصديق حظي |
Sabrina'ya duyduğum yaklaşık üç yıllık aşkın ardından gerçekten nişanlandığımıza inanamıyordum. | Open Subtitles | بعد ثلاث سنوات ترقيبا من حب سابرينا لم اصدق اننا اصبحنا مخطوبين |
Sürekli "Bir daha anlatır mısınız?" deyip durdum çünkü duyduklarıma inanamıyordum. | Open Subtitles | ضللتُ اطلب منها ان تعيد لأنني لم اكن اصدق ما كانت تقوله |
Bana ilgi duyduğuna inanamıyordum ama bütün şakalarıma gülüyordu. | Open Subtitles | لم اكن اصدق انها مهتمة لكن كانت تضحك على جميع نكاتي |
Buna inanamıyordum. Buna inanamazdım! | Open Subtitles | لم استطع ان اصدق, لم ارغب فى التصديق |
Gözlerime inanamıyordum. İşte oradaydı. | Open Subtitles | لم اصدق عيني عندما رايت تلك الفتاه |
inanamıyordum, sonunda tak-tak şakalarımı duymayan, zeki, entellektüel bir kadın bulmuştum. | Open Subtitles | لم اصدق هذا وجدت امرأة راقية وذكية |
Ancak Dr. Peralta'nın ona âşık olmasına inanamıyordum. | Open Subtitles | ولكنى لا اصدق ان د/برالتا كان يحبها |
Buna inanamıyordum, ben de birkaç kez deneyeyim dedim. | Open Subtitles | أنا لم أصدق الأمر، ولكن يجب أن أجرب مرة أو مرتين |
Sonra kollarıma baktım, demek istediğim hala yerlerinde olmalarına bile inanamıyordum. | Open Subtitles | نظرت إلي يدي وكنت مثل أنا أقصد لم أصدق أنهما مازالا متصلين بجسدي |
Ama oglum oradaydı. Gozlerime inanamıyordum ama o oradaydı. | Open Subtitles | ورأيته من النافذة لم أصدق ما رأيته |
Ne kadar büyük ne kadar gürültülü olduğuna inanamıyordum. | Open Subtitles | لم أصدّق درجة الضخامة و الشدّة |
Böyle bir şeyi yapabileceğimi inanamıyordum. | Open Subtitles | لم أكن أتخيل أن أفعل شيئاً كهذا |
Onu ne kadar çok sevdiğime ve onunla olduğum için ne kadar şanslı olduğuma inanamıyordum. | Open Subtitles | و لم أستطع أن أصدق القدر الذي أحبه بـه و كم أنـا محظوظة لكونـي معـه |
Onu bu zamana kadar görememiş olmama inanamıyordum | Open Subtitles | لم أستطع التصديق بأنني لم أسمح لنفسي |
İnanamıyordum. | TED | لم أستطع تصديق الأمر. |