İnanamıyorum. Şimdiye dek bu kadar güzel geyik yavrusu çifti görmedim. | Open Subtitles | لا أصدق أنني سبق أن رأيتُ زوجيّ غزال غاية الشبة بهما. |
İnanamıyorum. 30 tane profesyonel müzisyenin arasında bir tane bile İtalyan yok! Hadi. | Open Subtitles | لا أصدق أنة من بين 30 عازفاً محترفاً هنا لا يوجد ايطالى واحد |
Böylesi bir korkak olduğuma inanamıyorum, ...sessiz kaldım çünkü korkuyordum. | Open Subtitles | لا أصدق أننى كنت جبانه بقيت صامته لأننى كنت خائفه |
5 yıldır birliktesiniz ve ona hala oturmasını öğretmediğine inanamıyorum. | Open Subtitles | لا اصدق انه معي منذ خمس سنوات ولم يتعلم الجلوس. |
-Keşke. Oğlumun birkaç yıl içinde bir Amerikalıya dönüştüğüne inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدّق أني في سنين قليلة، إبني يكبر ليصبح أميركي |
Vay canına Peg. Bana gerçekten öğlen yemeği yaptığına inanamıyorum. | Open Subtitles | جي، الوتد، لا أستطيع أن أصدق كنت فعلا بلدي الغداء. |
Buna inanamıyorum. Bu gece burada kesinlikle hiç erkek yok. | Open Subtitles | لا أصدق ذلك، ليس هناك أي شاب وسيم هنا الليلة |
Baloya bir haftadan az kaldı. Yani, senin bir işi reddettiğine inanamıyorum. | Open Subtitles | سيقام الحفل بعد أسبوع من الزمن، لا أصدق أنك رفضت عرض عمل |
- Ben de. Senin gerçekten birini öldürdüğünü düşündüğüme inanamıyorum. | Open Subtitles | قصدي، لا أصدق اني فكرت في إمكانية أن تقتلي احدا. |
Buna inanamıyorum. Bütün o zamanda, ben senden sen de benden hoşlanıyormuşsun! | Open Subtitles | أنا لا أصدق هذا فطوال تلك الفترة اعجبتُ بِك و أعجبتَ بي |
Buna inanamıyorum. Bütün o zamanda, ben senden sen de benden hoşlanıyormuşsun! | Open Subtitles | أنا لا أصدق هذا فطوال تلك الفترة اعجبت بك و أعجبت بي |
Şu an yatağımda olduğuna inanamıyorum. İçeri pencereden girdiğine inanamıyorum. Biliyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أنكِ في سريري ولا أصدق أنكِ أتيتِ عبر النافذة |
O hilkat garibeleriyle takılmak için ilk asil olmayı bıraktığına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أنكٍ تخليتي عن المقعد الأول لكي تخرجي مع مخابيل |
Bir türlü hayranlarım olduğuna inanamıyorum. Hayatım boyunca bunu beklemiştim. | Open Subtitles | لا اصدق ان لدى جمهور لقد تمنيت هذا طوال حياتى. |
- Benim için geldiğine inanamıyorum. - Seni öldürmelerine izin vereceğimi mi sanıyorsun? | Open Subtitles | لا اصدق بإنهم سيأتون من اجلي هل كنت تعتقد انهم ستركونك تموت ؟ |
Hindistan'a o kadar yolu sadece bir düğün için gittiğimize inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدّق أننا قطعنا كل المسافة إلى الهند من أجل زفاف. |
Sana bunu sormak zorunda olduğuma inanamıyorum, ama ondan hoşlandın mı? | Open Subtitles | حسناً,أنا لا أستطيع أن أصدق أنني يجب أن أسألك عن هذا |
Evet, duyuyorum ve hala O şeyin bir tekne olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | أجل بالفعل، ما زلت لا أصدق أن هذا الشيء هو قارب. |
Ben de senin burada oturup içinde eski hayatıma dair sevdiğim her şey olan kataloğun sayfalarına baktığına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع التصديق أنكِ تفكرين أنه من الجيد لك أن تجلسي هنا وتتصفحين في فهرس كل الأشياء التي أحبها |
Harika gözüküyor. 137 odanın hepsinden o yaşlı adam kokusunu çıkardığımıza inanamıyorum. | Open Subtitles | يبدو رائعاً ، لا أصدق أننا نظفنا 137غرفة من رائحة ذلك العجوز |
Ailemi ziyarete geldiğine inanamıyorum, ve üstelik ilişkğimiz bir haftalık olmasına rağmen. | Open Subtitles | انا لا اصدق انك هنا تزور عائلتى ونحن معا من اسبوع فقط |
Doğrusunu istersen ben bile inanamıyorum ama grup terapisine gidiyoruz. | Open Subtitles | أنا حتى لا أستطيع تصديق هذا ولكننا نذهب إلى مجموعة |
Şimdi de onun randevuları için gerçekten burada olduğumuza inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أنه علينا ان نكون متواجدين في مواعيدها الغرامية |
O'nunla birlik olup, benden bir şey gizlemiş olmana inanamıyorum. | Open Subtitles | لا استطيع ان اصدق انك اخفيت سرك عني وقلتيه لها |
İnanamıyorum. Önümüzdeki gece her koltuk dolmuş olacak. | Open Subtitles | لا أصدق ذلك ، ليلة الغد سيتملئ كل مقعد هنا |
O an orada bulunan fizikle uğraşan bir sürü inek, "Aman Tanrım, Bu muhteçem. Bunun olduğuna inanamıyorum." diyor. | TED | وهناك كل أولئك الفيزيائيّين المهوسين يفكّرون، "يا إلهي! هذا امر لا يصدق. لا أستطيع أن أصدق أن هذا حدث." |