Rehberlerinin Zachary Shawn olduğunu gördüğümde inanamadım. | Open Subtitles | عندما رأيت ان قائدهم زاكاري شون لم اصدق ذلك؟ |
Giderken dediği şeye inanamadım. | Open Subtitles | لا أكاد استطيع ان اصدق ما قالته فى اليوم الذى تركتنى فيه |
Silah sesleri duyulmaya devam ederken kısa sürede kalabalığın sloganları bu sesleri bastırmaya başladı, ve duyduklarıma inanamadım. | TED | لذلك عندما بدأ يتواني صدى الطلقات النارية، بدأ بعدها يظهر هتاف الشعب، لم أصدق ما كنت أسمعه. |
İnanamadım, ve küçük parçacıkları dikkatlice inceleyip, fotoğraflarını çekmek istedim. | TED | لم أصدق ذلك، وأود أن أحلل بعضا من القطع الصغيرة وأستفيد منها وآخد بعض الصور. |
Bu güzel varlığa sahip olduğuma inanamadım | TED | لم أصدّق حينها بأنّني حظيتُ بفرصةِ امتلاكِ هذا المخلوقِ الجميل. |
Bay Monk, o tepede uyandığım zaman, buna kendim de inanamadım. | Open Subtitles | سيد مونك، عندما أستيقظت ذلك الصباح الملعون لم أستطع تصديق نفسي |
İnanılmaz bir şey; çünkü ona rastgeldiğimde gözlerime inanamadım. | TED | انه أمر مذهل ، لأنني لم أستطع أن أصدق عيني. حيث صادفته مرة. |
Sorun değil adamım. Aradığında inanamadım dostum. | Open Subtitles | يا، لا مشكلة، رجل أنا لا أستطيع أن اصدق عندما دعوت، دود |
Oradaki şeyleri istediğimiz zaman kullanabildiğimize inanamadım. | Open Subtitles | انني بالكاد اصدق اننا تستطيع استخدام تلك الاشياء |
Eve doğru sürüyordum O uyandığında gördüğüme inanamadım dikiz aynamda karım güreşiyordu çılgın bir geyikle bu bir yolda ölüm noeli üzerine 200KG koymuştu karım bu bir yolda ölüm noeli zamanı değildi iğnelediğinden beri eve gittiğimizde o evcil hayvanıydı o gece yatağın benim olan kısmında uyudu | Open Subtitles | كنت اقودالى المنزل عندما استفاق لم اصدق ما أرى في المرآة زوجتي كانت تصارع غزال نجنون |
Alex bana sizin artık kurallara uyduğunuzu söyleyince kulaklarıma inanamadım. | Open Subtitles | اتعلم عندما اخبرنى اليكس انك كنت معه عند الاكتشاف انا لم اصدق اذنى |
Pazar yerinde seramiklerinizi gördüğüm zaman, gözlerime inanamadım. | Open Subtitles | لم أصدق عيناي عندما رأيت مصنوعاتك من الخزف بالسوق |
Seni mahkeme binasının orada görünce, gözlerime inanamadım. | Open Subtitles | عندما رأيتك تمر بالمحكمه لم أصدق أنه أنت. |
Direkteki adama vurduğun zaman... Bunun sen olduğuna inanamadım. | Open Subtitles | عندما ضربتي ذلك الرجل بالعمود لم أصدق أنه أنتِ |
İstifa ettiğine inanamadım. | Open Subtitles | لهذا أتيت، لأنني لم أستطع أن أصدّق الأمر هل هو حقيقي؟ |
Geçen hafta o kadar acı çektim ki ben bile inanamadım. | Open Subtitles | أنظري لقد كنت في ألم وصراع الأسبوع الماضي ولا أصدّق الطريقة التي عاملتك بها |
Sadece, gençliğimin Züppesi, benim sevgili arkadaşım, babamın bu tarz bir hayatın artık yaşamaya değmediğini düşünmesine inanamadım. | TED | لم أستطع تصديق أن أبي، أدونيس شبابي، صديقي العزيز جدًّا، سيعتقد أن هذا النوع من الحياة مازال يستحق أن يُعاش. |
Jimmy'nin seninle çıktığına inanamadım. | Open Subtitles | أتعلم، أنا لا يمكننى أن أصدق أن جيمى دعاك للخروج معه |
Arkadaşım bana hala bekar olduğunu söylediğinde inanamadım. | Open Subtitles | لقد أخبرنى صدديقى أنك مازالت عازب ولم أصدقه نعم.. |
İnanamadım, o narin bedende o kadar kan olmasına. | Open Subtitles | لم أستطع التصديق ذلك الجسد النحيل يحوي الكثير من الدماء بداخه |
Seni partide gördüğümde gözlerime inanamadım. | Open Subtitles | عندما رأيتك في الصندوق الخيري ، لم أستطع أن أصدق ذلك |
Söylediklerine inanamadım ve her zaman yaptığım şeyi yaptım. | Open Subtitles | لم أُصدق ما أخبرني به لذا فعلت ما كان عليّ فعله |
Dışarının bu kadar hızlı büyüdüğüne inanamadım. | Open Subtitles | لا أستطيع تصديق السرعة التى تسير بها الأشياء بالخارج |
Aşağıdan arıyor olduğuna inanamadım. Sakal bırakmışsın! | Open Subtitles | لا أستطيع التصديق بأنّك كنت تتصل من الطابق السفلي، لديك لحية |
Hikayesine inanamadım ve Stanley ile yaşamaya devam etmek, bilmiyorum... | Open Subtitles | لم أستطع تصديقها والمضي مع (ستانلي) |
Annemin sevgilimle böyle bir şey yaptığına inanamadım. | Open Subtitles | لم استطع تصديق أن أمي تفعل ذلك مع صديقي الحميمي |
Seninle olduğunu söyledi, fakat ben artık ona inanamadım. | Open Subtitles | ... لقد قالَ إنّه كان يمكثُ معكِ ولا أدري ما أصدّقه |