Anonim sıradışılar, inandıkları şey için özverili ve güçlü bir şekilde çalışan kişilerdi, tanınma değil inanma tarafından motive edilmiş kişilerdi. | TED | الاستثنائيون المجهولون هم أشخاص يعملون للغير وبنشاط من أجل ما يؤمنون به، أُناس تدفعهم القناعة وليس الشهرة. |
Gönül isterdi ki, o Kongre üyeleri oylarını kendi siyasi gelecekleri için değil ülkeleri adına doğru olduğuna inandıkları şey için kullansın. | Open Subtitles | أتمنى لو أن هؤلاء الأعضاء سيدلون بأصواتهم ليس في مصلحة تقدمهم السياسي. بل من أجل ما يؤمنون أنه الفعل الصحيح لصالح وطنهم. |
Bakın, biz sadece PS4 oynamak isteyenlere inandıkları şey için savaşmalarını söylüyoruz. | Open Subtitles | انظر ، نحن فقط نطلب من الناس PS4s الذين يريدون اللعب على للقتال من أجل ما يؤمنون به. |
Fakat inandıkları şey için ordalardı... öncelikli olarak. | Open Subtitles | لكنهما كانا هناك بسبب ما آمنا به |
Elbette inandıkları şey için oradaydılar. | Open Subtitles | لكنهما كانا هناك بسبب ما آمنا به |
İnandıkları şey için ölmekten korkmuyorlar. | Open Subtitles | لا يهابون الموت في سبيل ما يؤمنون به |