Kendisinin inandığı bir şeye başkalarını da inandırmak için bizi kullandı. | Open Subtitles | كان يستخدمنا لإقناع الآخرين بشيء هو يؤمـن به بالفـعل |
Kendini doğru tarafta olduğuna inandırmak için bu lafı mı kullanıyorsun? | Open Subtitles | هل هذه هي الجملة التي تستعملينها لإقناع نفسك أنك في الجانب الصحيح؟ |
Bekarlığa veda partisi, çok büyük bir hata yaptığına dair bekarı inandırmak için son bir şansdır. | Open Subtitles | هل حفل العزوبية آخر فرصة لإقناع العازب بأنهم يرتكبون خطأ فادح؟ هل هى كذلك؟ |
Ben erkeklerin inanmak istedikleri şeyi inandırmak için para alıyorum. | Open Subtitles | وظيفتي أن أجعل الرجال يصدقون ما يريدون أن يصدقوه أجل |
Evet, sanırım boş cüzdan, bölgesel anlaşmazlık yerine basit bir soygun suçu olduğuna inandırmak için bırakılmış. | Open Subtitles | أجل,أعتقد أنهم تركوا المحفظة الفارغة ليجعلونا نعتقد أنها كانت سرقة بسيطة فى مقابل نزاع أقليمي |
Beni kendine tekrar inandırmak için bana içinden gelerek ne yapabilirsin? | Open Subtitles | ماذا أنت مستعد له, لتقنعني به لتجعلني أؤمن بك مجدداً ؟ |
Lavinia'yı sevdiğine inandırmak için daha ne yapmalı? | Open Subtitles | مالذي يجب عليه فعله لإقناعكم بأنه يحب لافينيا ؟ |
İngiltere Merkez Bankasını inandırmak için üzerinde isimleri yazılı imzalı ifadeleri gerekli... | Open Subtitles | نريد إقرارات موقّعة منهم لإقناع بنك "إنجلترا" |
Francis'in her zaman kendini inandırmak için garip yolları vardır. | Open Subtitles | "فرانسيس" دائما له طرق غريبة لإقناع نفسه |
Ve Lorena'yı hayatının aşkı olduğuna inandırmak için bütün bir günün olacak. Tamam mı? | Open Subtitles | وسيكون لديكى طوال اليوم لإقناع لورينا" انكِ حبَ حياتها, اتفقنا؟" |
Diğerlerinin aksine inandırmak için tek yapabileceğimiz onlara başka mantıklı bir seçenek sunmak. | Open Subtitles | عدد ضئيل جداً يؤمن بهذا، الطرية الوحيدة لإقناع الآخرين هو إعطائهم بدلاً مجدياً ... |
George Kaplan'ı yarattık... ve Vandamm'ı peşindeki adamımızın... o olduğuna inandırmak için onca çaba verdik, çünkü çok önemli bir amacımız var. | Open Subtitles | ....." نحن أختلقنا "جورج كابلن وعمل بنجاح ....." لإقناع "فاندام إن عميلنا الخاص يعمل على القضية لسبب مهم للغاية |
Hizmetçileri inandırmak için bir hile. | Open Subtitles | . قواعدنا لإقناع الخدم |
Nitto'yu senin yapmadığına inandırmak için. | Open Subtitles | لإقناع (نيتو) بأنك لست الفاعل |
Erkekleri inanmak istedikleri şeye inandırmak için para alırım. | Open Subtitles | وظيفتي أن أجعل الرجال يصدقون ما يريدون أن يصدقوه أجل |
Biz baygın haldeyken sadece bir saatlik yolculuk yaptığımız halde dört saat uçtuğumuza inandırmak için saatimi bile yeniden programlamışlar. | Open Subtitles | لقد قاموا بإعادة برمجة ساعتي عندما كنّا فاقدين الوعي، ليجعلونا نعتقد أننا سافرنا أربع ساعات، بينما قادوا بنا قرابة الساعة الواحدة فقط. |
Beni aldatmadığına inandırmak için harcadığın tüm bu zaman ve enerji... | Open Subtitles | كلّ هذا الوقت والمجهود بذلتَهما لتقنعني بأنّكَ لم تكن تخونني... |
Bütün bu operasyon CIA tarafından öyle olduğuna sizi inandırmak için düzenlendi. | Open Subtitles | هذه العملية برمتها وضعت من قبل وكالة المخابرات لإقناعكم بأنه موجود |