Soğanı soy, incecik doğra, sonra pembeleşene kadar kavur. | Open Subtitles | وتقطع البصل إلى قطع رفيعة وتقليها في الزيت حتى يصبح لونها ذهبي مع بني |
Ateşi azaltın, tavadan çıkarın, sevgiyle kaplayın ve herkesin barışması için incecik dilimleyin. | Open Subtitles | قلل الحرارة وافرغ القدر غلفها بالحب وقطع شريحة رفيعة لكي تكون هناك قطعة سلام |
- Hep incecik basenleri vardı. | Open Subtitles | كانت دائماً نحيفة إلى حدٍّ ما في منطقة الفخد |
Kravat su an incecik olabilir ama ya ileride sismanlayip bana emirler yagdirmaya baslarsa? | Open Subtitles | سيكون علي إرتداؤها للأبد و أنا متأكد ان ربطة العنق هذه نحيفة الآن |
Yarısında kopacak incecik plastik bant gibi. | Open Subtitles | يبدو شكله كأن شخص نحيف مطاطي على وشك أن ينقسم إلى نصفين |
Sağlam kaportalı incecik bir karım olduğu gerçeğini kabullenemiyorsun. | Open Subtitles | لا يمكنك التعامل مع حقيقة أن لدي زوجة نحيلة للغايه و لديها صدر كبير |
Çok cesur biri. Dudakları incecik. | Open Subtitles | لقد كان شجاعاً و كان يملك أوراك ضيقة. |
Onları geliştirmesi gereken mücadeleden hür kılınan güve artık sadece incecik bacakları üstünde sürünebiliyormuş bir süre sonra da ölmüş. | Open Subtitles | بإضاعة فرصة الكفاح الذي ،كان سيعمل إلى تطويرهم أصبحت الفراشة الآن تزحف فقط على أقدام رفيعة و ما لبثت أن ماتت |
İncecik ve soğuk olan naengmyeonu severim. | Open Subtitles | أنا أحب "الناينجميون" هذه التي باردة و رفيعة |
Bıçağın ağzı incecik ve çok keskin o yüzden derisi kolayca ayrılacak. | Open Subtitles | الشفرة رفيعة للغاية و النصل حاد... مما يجعلة لا يُدمر الجلد. |
İncecik olsun. | Open Subtitles | رفيعة جداً |
Biraz kilo bile alman lazım. Son zamanlarda incecik görünüyorsun. | Open Subtitles | يجب أن تسمني قليلًا فأنت تبدين نحيفة للغاية في الآونة الأخيرة |
Muhtemelen incecik kalçaları vardı... | Open Subtitles | على الأغلب كان لديها أوراك نحيفة |
İncecik ve çok güzel olacağımı söylemişti. | Open Subtitles | قال لي اني سـأكون نحيفة وجميلة |
Ve Britanya incecik olacak. | Open Subtitles | و بريطانيا ستصبح نحيفة |
Arada bulanık incecik bir sınır olan, ...bir tarafta iş yaşamınızı ve diğer tarafta özel hayatınızın bulunduğu yol. | Open Subtitles | (ادامز) ؟ واحد مع حياتكِ الشخصيه من جهه, وحياتكِ العملية من جهة أخرى وخط نحيف ضبابي في الوسط |
Belim incecik. | Open Subtitles | خصري أصبح نحيف للغاية. أنظر |
Kocaman göğüslü, incecik belli ve uzun bacaklı olan. | Open Subtitles | مثالية تماما ، نحيلة الخصر و سيقان طويلة |
İncecik biriydi. | Open Subtitles | لقد كانت نحيلة للغايه |
Şuna bak, bembeyaz ve incecik. | Open Subtitles | أنظري لنفسك، بيضاء و نحيلة |