Nedeni kısmen toplumun, tüberkülozun insanları daha hassas, yaratıcı ve anlayışlı yaptığına inanmasıydı. | TED | من جهة، لأن المجتمع اعتقد أن مرض السل جعل الناس أكثر حساسية وإبداعًا وعطفًا. |
Birçok ilginç araştırma gösteriyor ki, bizi çok kötü şekilde yenseler bile, rakiplerle oyun oynadıktan sonra insanları daha çok seviyoruz. | TED | هناك العديد من الأبحاث الشيقة التي تظهر بأننا نحب الناس أكثر بعد اللعب معهم، حتى ولو هزمونا هزيمة نكراء. |
Bu da, hangisi insanları daha uzun süreli daha mutlu kılıyor, demek. | TED | للأنماط التي -في الواقع- تجعل الناس أكثر سعادة على المدى البعيد؟ |
Ancak bunun sonucu şu; psikolojinin sahip olmasını istediğim misyon, zihinsel hastalıkların tedavisi misyonuna ek olarak, ve bedbaht insanları daha az bedbaht yapma misyonuna ek olarak, psikoloji insanları daha mutlu kılabilir mi? | TED | لكن المحصلة النهائية التى أردت أن يحظى بها علم النفس, بالإضافة إلى مهمته لعلاج المعتلين ذهنيا, بالإضافة لمهمته لجعل البؤساء أقل بؤسا, هي الإجابة على: هل في وسع علم النفس أن أن يجعل الناس أكثر سعادة؟ |
Herkes insanları daha mutlu yapmak için çabalıyor. | TED | سيرغب كل في جعل الناس أكثر سعادةً. |
İnsanları daha dirençli, daha özgüvenli yapmaya çalıştım ve daha fazla yetenekleri olması için uğraştım ki piyasada rekabet edebilsinler hiç tanışmadıkları diğer insanları suçlamasınlar. | TED | أحاول أن أجعل الناس أكثر مرونة، أكثر ثقة بالنفس، أكثر قدرة على امتلاك المهارات للتنافس في سوق العمل حتى لا يكون لديهم مجال لإلقاء اللوم على الآخر، الآخرون الذين لم يقابلونهم أبدًا. |
- Şayet bir şey biliyorlarsa bu insanları daha çok korkutur. | Open Subtitles | - وهذا هو المرجح لجعل الناس أكثر بالخوف من القادم إلى الأمام إذا كانوا لا يعرفون شيئا. |
Doğası gereği yiyecek payı yapmak insanları daha çok acıktırır. | Open Subtitles | الإقتصاد بطبيعته يجعل الناس أكثر جوعًا. |