Sezar imparatorluğun istikrarı için göçebe akımının denetim gerektirdiğini söyledi. | Open Subtitles | القيصر يقول: أنه من أجل استقرار المملكة الهجرة غير الشرعية يجب أن يتم السيطرة عليها |
Danimarka kuvvetleri istikrarı sağlamak için göreve devam edecekler. | Open Subtitles | وستركز القوات الدنماركية على استقرار الوضع |
Ancak tarihten biliyoruz ki, daha fazla bağlantısallık uzun vadede istikrarı getirmenin tek yoludur. | TED | ولكننا نعرف من التاريخ أن المزيد من الارتباط هو السبيل الوحيد من أجل تحقيق الاستقرار على المدى الطويل. |
Ulusalcılara göre kaosa bürünmüş bu büyük dünyada, sosyal istikrarı sağlamanın tek yolu ulusalcılıktan geçiyor. | TED | في عالم واسع وفوضوي، هم يرون أن القومية هي السبيل العقلاني الوحيد للحفاظ على الاستقرار الاجتماعي. |
Erzak ve tıbbi yardım, artı istikrarı tekrar sağlamanıza yardım için destek personel. | Open Subtitles | طعام , وإمدادات طبية إضافة للدعم بأشخاص للمساعدة في إستقرار الوضع على كوكبك |
ülkedeki istikrarı garanti etmenin tek yolu bu. | Open Subtitles | هي الوسيلة الوحيدة لضمان إستقرار البلاد |
Ama başkanımızın, Ortadoğu'daki barış ve istikrarı sabit tutma yönünde büyük arzuları var. | Open Subtitles | على اي حال, سوف اشدد على رغبة الرئيس القوية للسلام والإستقرار في الشرق الأوسط |
Sezar, İmparatorluğumuzun istikrarı için göçleri engellememiz gerektiği kanısında. | Open Subtitles | القيصر يقول: أنه من أجل استقرار المملكة الهجرة غير الشرعية يجب أن يتم السيطرة عليها |
Hastalık yaratmak için büyü kullanmaktan istikrarı bozmaya kadar her şey var. | Open Subtitles | لقد استخدموا التعاويذ لخلق الأمراض و لزعزعة استقرار الأسواق |
Ben bölgenin ilerideki istikrarı için korkuyorum. | Open Subtitles | انا خائف على استقرار المقاطعه اذ لم تأتي |
Yerlilerinki gibi bir istikrarı sağlayacak paramız yoktu. | Open Subtitles | لأنه لم يكن لديك ما يكفي من المال لضمان استقرار الذي يحظى به المواطنون |
Tüm ülkedeki istikrarı tehdit eden bir hareketin liderleri. | Open Subtitles | الحركة التي تهدد استقرار بلد بأكمله |
Örneğin, prenslere iktidarı ele geçirmek için gerekli tüm acımasızlıkları değerlendirip gelecekteki istikrarı sağlamak için tek bir hamlede yapmaları söylenir. | TED | على سبيل المثال، يطلب من الأمراء اعتبار جميع الأعمال الوحشية ضرورية للاستيلاء على السلطة، وإلزامهم بضربة واحدة لضمان الاستقرار في المستقبل. |
İstikrarı bozmayı öğütleyerek, yıkıcı fikirleri cesaretlendiriyorlar. | Open Subtitles | بالتبشير لعدم الاستقرار, يدعمون الأفكار التدميرية |
İstikrarı sağlayan biziz. | Open Subtitles | إننا نقود أكبر جيش نظامي في إيطاليا نحن من نضمن الاستقرار |
Ama Merkez Bankası Başkanı ve Hazine Müsteşarlığı olayların üzerinde ve piyasalarımızdaki istikrarı sağlamak için uygun adımları atacaklar. | Open Subtitles | ولكن رئيس الاحتياطي الفيدرالي ووزير الخزانة على قدر المسئولية وسوف يتخذان الخطوات المناسبة لإعادة الاستقرار لأسواقنا |
Bu bağlamda, Devletler ve devlet dışı aktörler arasında, askeri güç bazı şavaşları kazandırabilir,, fakat barışı ve istikrarı bize vermeyecektir. | TED | إذا في هذا الصراع بين الدول والجهات غير الحكومية، يمكن للقوة العسكرية أن تفوز في بعض المعارك. ولكن ما سينتج ليس السلام ولا الاستقرار. |
Çünkü İsrail'in istikrarı olmadan, Filistin olamaz. | Open Subtitles | لأنه بدون إستقرار "إسرائيل"، فلن يكون هُناك "دولة فلسطين" |
Çünkü İsrail'in istikrarı olmadan, Filistin olamaz. | Open Subtitles | لأنه بدون إستقرار "إسرائيل"، فلن يكون هُناك "فلسطين" |
Ailemin sağlamadığı istikrarı sağlıyor. | Open Subtitles | وتمنحني إستقرار لا أجده في عائلتي |
Cinselliği, duygusallığı olduğu kadar istikrarı da kontrol eder. | Open Subtitles | إنها تتحكم بالنشاط الجنسي،والشهوانية والإستقرار |