Az daha göremiyordun. Bu uzaylı istilacılar neredeyse bizi öldürüyordu. | Open Subtitles | كان ذلك على وشك أن يحدث، كاد هؤلاء الغزاة يقتلوننا. |
Stalin'in savaş öncesinde başardıkları, beş yıllık plan olan fabrikalar ve apartmanlar, istilacılar tarafından yıkılmıştı. | Open Subtitles | ،إنجازات ما قبل الحرب لستالين كالمصانع والمجمعات السكنية ،التي أقيمت طبقًا للخطط الخمسية كانت قد دمرت من قبل الغزاة |
İstilacılar Rusya'ya sevk edilirken, Polonya, Stalin'in aklına takılmıştı. | Open Subtitles | كانت بولندا، طريق الغزاة إلى روسيا، محل إهتمام ستالين |
İstilacılar. | Open Subtitles | دُخلاء |
İstilacılar Rusların geride bırakmak zorunda kaldıkları her şeyi yok etmeye çalıştıklarını anladılar. | Open Subtitles | لقد وجد الغزاه أن الروس يحاولون تدمير كـل شـىء سيضطـرون إلـى تـركـه خلفهم |
Çok uzak galaksilerde, gezegende bildiğimiz anlamdaki hayatı sona erdirmeye can atan galaktik istilacılar iş başında. | Open Subtitles | في المجرات البعيدة غزاة المجرات تعمل بنشاط ترغب في إنهاء الحياة على الكواكب |
Başka hiçbir şey yapamayız, o istilacılar bizi izole ediyor. | Open Subtitles | لايمكنا فعل شيء أخر هؤلاء الغزاة يعزلونا |
Ancak istilacılar bizim psişik enerjimizle beslenen parazitlerdi. | Open Subtitles | لكن الغزاة كانت الطفيليات الذين يتغذون على طاقتنا نفسية. |
Ben arzumun dışında tutulurken istilacılar Dünya'nın savunmalarını etkisiz hale getirmek için en iyi ajanlarını gönderdiler. | Open Subtitles | بينما كنت محتجزا ضد إرادتي، ارسلت الغزاة وكلاء مسبقا لتعطيل الدفاعات الأرضية. |
İstilacılar ışığa dayanıklı değiller güneşi kapatmak istiyorlar ki böylece ebedi karanlıkta yaşayabilsinler. | Open Subtitles | الغزاة هي ليلى. إنهم يريدون أن تمحو الشمس حتى يتمكنوا من العيش في ظلمة دائمة. |
Uzayın derinliklerinden geldikleri için istilacılar güneşimizin ışınlarına dayanamıyor. | Open Subtitles | قادمة من أعماق الفضاء، الغزاة ليس لديهم مقاومة لإشعاع لدينا الشمس. |
Eğer istilacılar geri dönerse ne yapacağız? | Open Subtitles | ماذا سنفعل إذا الغزاة يعود من أي وقت مضى؟ |
Fakat polipler çok yavaş büyür ve diğer istilacılar ile rekabet halindedirler. | Open Subtitles | لكن تنمو البوالب ببطء شديد، وهناك منافسة ضارية من الغزاة الآخرين. |
Avrupalı istilacılar Bereketli Hilal'in tarımının, hayvanlarının ve eski dünyanın uçsuz bucaksız ağlarına yayılmış ticaretin vârisleri atlara binip silahlar ve bulaşıcı hastalıklar taşıyarak geliyorlar. | Open Subtitles | الغزاة الأوربيون، وارثو الزراعة والحيوانات من الهلال الخصيب، والتجارة المنتشرة عبر شبكة مسارات العالم القديم |
İstilacılar geldiğinde ve insanlar direnmeye başladığında eşim ve ben elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık. | Open Subtitles | لمّا جاء الغزاة وبدأ النّاس بالمقاومة، لقد ساعدناهم أنا وزوجتي بكلّ السّبل المُمكنة لنا. |
İstilacılar kapıya dayandıklarında tam olarak kimi aradıklarını biliyorlardı; | Open Subtitles | ،وعندما حلّ الغزاة مدمدمين علموا تحديدًا من الرجل الذي سيطاردونه |
Kötü istilacılar tarafından saldırı altında olduğunuzu düşündüğünüzü biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنك تظن بأنك تتعرض للهجوم من الغزاة الأشرار |
Bazen de yabancı istilacılar ile Kuzeyli aptallarda görünenden çok daha fazlası saklıdır. | Open Subtitles | وأحياناً، يكون الغزاة الأجانب والحمقى الشماليين أفضل مما يبدون |
İstilacılar. | Open Subtitles | دُخلاء. |
Gerçek istilacılar, Kuzey ve Güney Amerika'daki her on Yerli'den dokuzunu hastalandırıp, öldürme yarışını önde tamamlayan patojen ordularıdır. | Open Subtitles | ولكن الغزاه الحقيقيون كانوا الجيوش التي تسببت في نقل تلك الأمراض من البداية لتصيب وتؤدي لمقتل 9 من كل 10 هنود |
Bazen de yabancı istilacılar ile Kuzeyli aptallarda görünenden çok daha fazlası saklıdır. | Open Subtitles | وأحياناً هناك أكثر من مجرّد غزاة أجانب وحمقى شماليون مما تدركه العين. |