Seni hastaneye götürecekler. İyi bir şans yakalarsın. | Open Subtitles | وسيرسلونك إلى المستشفى، ستحصل على فرصة جيدة |
Dürürst olmak için iyi bir şans... | Open Subtitles | هذه فرصة جيدة لنكون صرحاء مع بعضنا البعض |
Bunların hiçbirini hatırlamamak için iyi bir şans olması. | Open Subtitles | هناك فرصة جيدة أني لن أتذكر شيئاً من هذا |
Kariyerine başlamak için iyi bir şans olacağına ikna etmiştim. | Open Subtitles | أنا أقنعتها لم يكن هناك سيصبح فرصة أفضل للانطلاق مسيرتها. |
Eğer onlara aksi olurdu daha iyi bir şans verdi. | Open Subtitles | أعطيتهم فرصة أفضل من كانوا قد كان على خلاف ذلك. |
Mode için iyi bir şans... | Open Subtitles | هذه التغطية الفريدة.. فرصة عظيمة الى "مود" |
Çünkü bu çok iyi bir şans ve sen anlatacaklarıma inanamayacaksın. | Open Subtitles | ' لأنه هناك فرصة جيدة جداً أنك لن تصدق كلمة مما سأخبرك. |
Avukatın cezadan kurtulabilmen için, Trey'in tanıklık yapmamasının iyi bir şans olduğunu söyledi. | Open Subtitles | محاميكِ قال بأنّهُ سيكون لديكِ فرصة جيدة للخروج من هذا إذْ لم يشهد تراي لذا جعلته يفعل |
Onlarla birlikte savaşırsak, yaşamak için iyi bir şans var, | Open Subtitles | إذا حاربناهم معاً، فسيكون لدينا فرصة جيدة لننجو |
Rakibimizle tanışmak için iyi bir şans olur. | Open Subtitles | سوف تكون فرصة جيدة لمقابلة المنافسين. |
Liseden beri hiç bir oyunda rol almadım aynı zamanda diğer yetişkinlerle görüşmek için iyi bir şans olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لمأكنفي مسرحيةمنذ الثانوية.. وأعتقد أنها فرصة جيدة لمقابلة أناس بالغين -يبدو هذا مثيراً |
Biliyorsun, geçmişte olsa hepsini sonuna kadar yemek için iyi bir şans olurdu. | Open Subtitles | - [معدة تهدر بصوت عالي] - حسنا، تعرف، في الماضي، هناك كان يمكن أن يكون فرصة جيدة أنا would've مرّ به كلّ أخير وحيد منهم. |
İki işte çalışan annem ve üniversiteye gitmek isteyen Denny vardı ve bu teklif biraz para kazanmak için iyi bir şans gibi gözüküyordu. | Open Subtitles | مع عمل أمي في وظيفتين و ذهاب (ديني) إلى الكلية كانت هذه فرصة جيدة لكسب نقود محترمة |
İki işte çalışan annem ve üniversiteye gitmek isteyen Denny vardı ve bu teklif biraz para kazanmak için iyi bir şans gibi gözüküyordu. | Open Subtitles | مع عمل أمي في وظيفتين و ذهاب (ديني) إلى الكلية كانت هذه فرصة جيدة لكسب نقود محترمة |
Bu es geçilemeyecek kadar iyi bir şans. | Open Subtitles | تلك فرصة جيدة جداً لتركها |
Ama ormanın içinde koşup durarak tek tek yakalanmaktan daha iyi bir şans olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعلم بأنها فرصة أفضل مما لدينا الجري في أنحاء تلك الغابة والقضاء علينا واحداً تلو الآخر |
Futbol bursu için kendime daha iyi bir şans yaratmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | كنت أحاول أن نفسي فرصة أفضل للحصول على منحة دراسية لكرة القدم |
Eğer kendi yollarını diğerlerine zorla benimsetmekle daha az zaman harcasalardı, ve evlerinde biraz daha siyasi reform yapsalardı; demokrasilerine daha iyi bir şans verebilirlerdi. | TED | لو أنهم ينفقون القليل من الوقت على محاولة شق طريقهم نحو الآخرين، ووقت أطول قليلاً على الإصلاح السياسي في ديارهم، فقد يمنحون نظامهم الديموقراطي فرصة أفضل. |
Daha iyi bir şans yakalayabileceğimizi sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه ستتاح أمامنا فرصة أفضل. |
Bana da deneme için iyi bir şans olur. | Open Subtitles | هذه قد تكون فرصة عظيمة للتجربة. |
Aslında, çok iyi bir şans. | Open Subtitles | حسناً مثل هذه فرصة عظيمة |