İki kaçak maymunun iyiliği için hapse gitme riskini almamı mı istiyorsun? | Open Subtitles | أنت تطلب مني تعريض الاقفاص للخطر من أجل إثنان من القردة هربو؟ |
Elinde Amerikan halkının iyiliği için bilmeleri gereken hayati bilgiler varsa bu bilgileri açıklayıp anlaşmayı ihlal edeceksen, orası ayrı. | Open Subtitles | لو كنت مطلعا على معلومات سرية ثمينة الشعب الأمريكي سيريد معرفتها من أجل سلامته وسوف تشعر أنك يجب أن تقولها |
Durması için yalvardım ama ulusumuzun iyiliği için olduğunu söyledi. | Open Subtitles | طلبت منه التوقف ، لكنه قال أن هذا لصالح الأمة |
- Kardeşinin iyiliği için, buraya hiç gelmemişim gibi davranalım. | Open Subtitles | كلا، دعنا نتظاهر بأني لم آتي إلى هنا. لأجل مصلحة أخيك. |
Carolyn, onun iyiliği için o araba' da bazı ipuçları olabilir. | Open Subtitles | كارولين.. من اجل مصلحتنا العامة تلك السيارة سوف تعطينا بعض الاجوبة |
Neler yaşadığını anlıyorum. Lütfen anla ki onun iyiliği için buradayım. | Open Subtitles | أنا أعي ما تمرّين به والرجاء أن تفهمي بأني هنا لمصلحته |
Onun kendi iyiliği için hemen gidin lütfen. | Open Subtitles | لمصلحتها و لمصلحتك هل لك أن تُغادر الآن, من فضلك؟ |
- Bu halkımızın iyiliği için. - Führer'in emirleri nihaidir. | Open Subtitles | ـ انها من أجل صالح الناس ـ أوامر الفوهرر نهائية |
Evliliğimizin iyiliği için lütfen bir daha "sistem"den söz etme. | Open Subtitles | أتعرف ، من أجل زواجنا ، لاتذكر ذلك النظام ثانية |
İkimizin iyiliği için konuşuyorum. Alınmaca gücenmece yok, tamam mı? | Open Subtitles | هذا من أجل مصلحتنا لذلك، لا تأخذ الأمر بشكل شخصي. |
Frank'in iyiliği için Alex ve Mary öylece birlikte olamazlardı. | Open Subtitles | لا يمكن أن يتزوج أليكس بماري من أجل مصلحة فرانك |
Bir organizasyonun devam edebilmesinin tek şansı üyelerinin kişisel tercihlerini herkesin iyiliği için bir kenara bırakmalarıdır. | Open Subtitles | تصمد الجمعية لأن أعضائها على استعداد للتضحية بخيارات شخصية، لصالح الجميع. |
Koloninin iyiliği için. Doğru kararı verdin. | Open Subtitles | ان هذا لصالح المستعمره لقد اتخذت القرار السليم |
Etrafındaki diğer adamların iyiliği... için bir adam feda edilmelidir. | Open Subtitles | احيانا يجب التضحية برجل واحد لصالح المجموعة التى حوله |
Kardeşimden farklı olarak ben bunu dünyanın iyiliği için yapıyorum. | Open Subtitles | وعلى عكس شقيقي، فأنا أفعل هذا لأجل مصلحة العالَم |
Onları şu anda yaşamaktan vazgeçtiğin ülkenin iyiliği için öldürdün. | Open Subtitles | انت قتلتهم من اجل البلد التى ترفض العودة اليها الان |
Babanız, kendi iyiliği için bir çok görevinden azledilmelidir. | Open Subtitles | يجب أن يعفى والدك من بعض الأعمال لمصلحته |
Bu onun iyiliği için. Teşekkürler. Telefona bakmalıyım. | Open Subtitles | ثقي بي، هذا لمصلحتها شكرا، يجب أن أخذ هذه المكالمه |
Bazen çoğunluğun iyiliği için gereken şeyi yapmak gerekir. | Open Subtitles | أحيانًا تفعل ما هو ضروري لأجل الصالح العام. |
Bu dava iki birimin, ...halkın iyiliği için beraber çalışmasına bir örnek olacak. | Open Subtitles | بل سيكون مثالاً مشرقاً لوكالتين تعملان معاً للصالح العام |
Baban bu işi halledecek, ...hepimizin iyiliği için yapılması gerekenleri yapacak. | Open Subtitles | والدكِِ، سيحلّ هذا الأمر ويفعل كلّ ما هو، يلزم لمصلحتنا جميعاً. |
Birisi, herkesin iyiliği için zor bir karar vermeli. | Open Subtitles | و الأمر يصبح أسوأ على أحد أن يقوم بالاختيار من أجل الصالح العام |
Merak ediyorum inançın anlamı diğerlerinin iyiliği için kendini feda etmek mi. | Open Subtitles | و تسائلتُ إن كنتُ مؤمناً بمبدأ أن نضحي بأنفسنا من أجل خير الآخرين |
Hayır, buraya kardeşimin üyeliği benden daha fazla hak ettiğini söylemeye ve onun iyiliği için geri adım atmak istediğimi söylemeye geldim. | Open Subtitles | كلا، أتيت هنا لأقول أن أخي يستحق العضوية أكثر منّي وأتنازل عنها لصالحه |
Önemli olan onun iyiliği için bu düşüncesinden vazgeçirmek. | Open Subtitles | الشيء المهم هو أن نجد طريقة لمنعه من اكتشاف الحقيقة من أجل مصلحته الخاصة. |
Tae Yang kendi iyiliği için gitmek istediğini söyledi. | Open Subtitles | ♫ يوماً ما تاي يانغ" قالت أنها سوف تغادر من أجل مصلحتها الخاصة |