İyimserlik eğilimi birçok farklı ülkede incelendi, batılı kültürlerde, batılı olmayan kültürlerde, kadınlarda ve erkeklerde, çocuklarda ve yaşlılarda. | TED | الميل للتفائل لوحظ في عدة دول مختلفة - في ثقافات غربية وغير غربية، في الإناث والذكور، في الصغار والكبار. |
Gerçekte, iyimserlik eğilimi olmadan, biraz depresyonda olurdurk. | TED | في الحقيقة، من دون الميل للتفاؤل، قد يعترينا شيئ من الإحباط. |
Şimdi bu çalışmadaki kötü haberlere tepki veren bölgeyi etkiliyoruz ve iyimserlik eğilimi daha da arttı. | TED | و الآن نتدّخل في المنطقة التي وجدنا بأنها تلتقط الأخبار السيئة في هذه المَهمة، فارتفع مقدار الميل للتفاؤل أكثر. |
Daha sonra, bu çalışmadaki iyi haberleri değerlendiren bölgeyi etkiledik ve iyimserlik eğilimi yok oldu. | TED | ثمّ تدخلنا في المنطقة التي وجدنا بأنها تلتقط الأخبار الجيدة في هذه المَهمة، فاختفى الميل للتفاؤل. |
Bu şef bizim iyimserlik eğilimi ile ilgili bulgularımızı itfaiyecilere neden öyle düşündüklerini açıklamak için ve insanlardaki bu oldukça iyimser eğilimin farkında olmaları gerektiğini açıklamak için kullanacak. | TED | سيستعمل هذا الكابتن اكتشافنا حول الميل للتفاؤل ليحاول أن يشرح لرجال الإطفاء لماذا يفكّرون بالطريقة التي يفكّرون بها، لتوعيتهم من غير لبسٍ بهذا الميل للتفاؤل الشديد في الإنسان. |