Küçük bir rüzgarın senin partini mahvetmesine izin vermeyeceğini biliyordum. | Open Subtitles | كنت أعلم أنك لن تدع قليلا من الرياح تفسد حفلتكم |
Ayrıca, bana bir şey olmasına izin vermeyeceğini biliyorum. | Open Subtitles | كما أنني أعلم أنك لن تدع أي مكروه يصيبني |
Karşı koyabileceğini, buna izin vermeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | لقد قالت أنها سيُمكنها المُقاومة أنها لن تسمح بحدوثها |
Ada'nın, yalnız gitmene izin vermeyeceğini söylemeye geldim. Hepiniz geri dönmelisiniz. | Open Subtitles | جئتُ لأخبرك بأنّ الجزيرة لن تسمح لك بالمجيء وحيداً، عليكم العودة جميعاً |
Ama erkek gibi davransa da babasının onun tek başına seyahat etmesine izin vermeyeceğini biliyordu. | TED | لكن هي تعلم ان والدها لن يسمح لها بالذهاب والسفر وحدها حتى لو كانت تتظاهر انها فتى |
O şeytanın gelmenize izin vermeyeceğini sanmıştım. | Open Subtitles | لقد أعتقدت بان الكائن الشيطاني بكِ لن يسمح لكِ بهذا |
Tobias ve ailenin geri kalanının gitmene izin vermeyeceğini biliyorum Güzelim. | Open Subtitles | أنا أعرف توبايس وبقية أفراد الأسرة الذين لم يسمحوا لك أبداً بالمغادره يانور الشمس |
Terok'un senden öğrenmek istediklerini öğrenmeden ölmene izin vermeyeceğini biliyorsun. | Open Subtitles | تعلم أن (تيروك) لن يدعك تلقى حتفك قبل أن يحصل على ما يريده منك |
Patron, polisin buradan canlı olarak kurtulmana izin vermeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | أخبرني الزعيم بأن الشرطة لن تتركك تخرج من هنا حيّاً |
Adanın, tek başına gelmene izin vermeyeceğini söylemeye geldim. | Open Subtitles | جئتُ لأخبرك أنّ الجزيرة لن تدعك تأتي وحيداً |
Ama hayalet bunun bir daha olmasına izin vermeyeceğini söylüyordu. | Open Subtitles | نعم ولكن الشبح قال بأنها لن تدع ذلك يحدث مرة أخرى |
İyi olduğunu özgür ve mutlu olduğunu ve kimsenin onu tekrar yakalamasına izin vermeyeceğini bilmeni istemiş. | Open Subtitles | قالت أنها تريدك أن تعلم أنها بخير و أنها حرة و سعيدة و أنها لن تدع أحدا يمسك بها مرة أخرى |
Eğer alternatif bir yol varsa masum bir insanın acı çekmesine izin vermeyeceğini biliyorum. | Open Subtitles | وأنا أعلم أنك لن تدع شخص بريء يعاني إذا كان هناك بديل |
Michael'ın seni de oyuna getirmesine izin vermeyeceğini umuyordum. | Open Subtitles | وأنا اظن أنك لن تدع مايكل يتذاكى عليك |
Ama CDC'nin hastayı yerinden oynatmamıza izin vermeyeceğini hissediyorum. | Open Subtitles | ولديّ إحساس أنّ فرقة مكافحة الأمراض لن تسمح لنا بنقل المريض |
İşiminin, istediğim şeyleri almama izin vermeyeceğini anladım. | Open Subtitles | لن تسمح ليّ بفعل الأشياء التي أردتُ فعلها |
ABD hükümetinin buna izin vermeyeceğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن حكومة الولايات المتحدة لن تسمح لهذا قط أن يحدث |
Tabii, ırkçı mağazada sadece ırkçı şarkılar satarsam, halkın orada kalmama izin vermeyeceğini biliyordum. | TED | لكنني عرفت بأنني لو كنت مجرد متجر عنصري يبيع الموسيقى العنصرية المجتمع لن يسمح لي أن أكون هناك. |
izin vermeyeceğini tahmin ediyordu. | Open Subtitles | انه حتما يعرف بان اللورد جامبررلين لن يسمح ذلك ابدا مسرحية بشخصيات من كتاب التوراة ؟ |
Gururunun buna izin vermeyeceğini biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أن كبريائكِ لن يسمح لكِ بذلك. |
Tobias ve ailenin geri kalanının gitmene izin vermeyeceğini biliyorum Güzelim. | Open Subtitles | أنا أعرف توبايس وبقية أفراد الأسرة الذين لم يسمحوا لك أبداً بالمغادره يانور الشمس |
Sadece senin ölmene izin vermeyeceğini demek istemiştim. | Open Subtitles | أقصد أنه لن يدعك تموت |
Sadece Annie'nin, onu dibe çekmene izin vermeyeceğini söylediğini duydum, o kadar. | Open Subtitles | لا شئ الأمر فقط أنى سمعت انى تقول أنها لن تتركك تجريها معكِ لأسفل |
Adanın, tek başına gelmene izin vermeyeceğini söylemek için buradayım. | Open Subtitles | أنا هنا لأخبرك أن الجزيرة لن تدعك تذهب لوحدك |