Bu haritada beni rahatsız eden, bu köşedeki Konfederasyon bayrağı. | Open Subtitles | أجل, ما يزعجني في الخريطة هو العلم الإتحادي في الزاوية |
Bu bütün ekonomimizin bizi zorladığı şeydir, sol köşedeki grafikte gösterildiği şekilde; hokey sopaları | TED | هذا مايقوم عليه اقتصادنا الكلي بإقحامنا به وفرضه وموضح على وجه الخصوص بتلك الزاوية اليسارية مضارب الهوكي |
Ve sağ alt köşedeki köy, Gao, Sahra boyunca, en büyük ticaret rotalarından birinin başlangıç noktası. | TED | وهذه القرية في الزاوية اليمنى السفلى، وهذه هي جاو، واحدة من نقاط القفز لطرق التجارة الرئيسية عبر الصحراء الكبرى. |
Ben sabah 8'den gece yarısına kadar açık olan köşedeki Arap dükkanını işletiyorum. | Open Subtitles | أنا الركن العربي أفتح من 8 صباحا إلى منتصف الليل حتى أيام الأحد.. |
Birgün siz de bana aynısını yaparsınız. köşedeki midilliyi idare edin. | Open Subtitles | ربما تفعل نفس الشيء معي يوم ما اتركهمبالقربمن الزاوية. |
köşedeki yere gidip bir şeyler alır mısın? | Open Subtitles | هل يمكنك الخروج إلى الزاوية لتحضر لنا بعض الأشياء ؟ |
İkinci katta köşedeki odada kimin kaldığını öğrenebilir miyim? | Open Subtitles | هلا أخبرتينى من يمتلك الغرفة التى فى الطابق الثانى عند الزاوية ؟ تلك الزاوية |
Hey, kilisenin beysbol takımı için, emlak şirketim şu köşedeki arsayı kirasız size vermedi mi, ha? | Open Subtitles | مهلا، الآن ألم تكن شركتي العقارية منحتك تلك الزاوية من الحديقة بدون إيجار لفريق البيسبول العائد لكنيستك، هاه؟ |
Şu dip köşedeki masada en az iki uyuşturucu kaçakçısı var. | Open Subtitles | أتوقع وجود اشتباهين على الأقل في تلك الطاولة في الزاوية |
köşedeki barda mı? | Open Subtitles | لقد دفعت الكثير لسيارة الأجرة في المشرب الذي في الزاوية |
Evi aramak için köşedeki bara gittim, | Open Subtitles | لذلك ذهبت لمشرب في الزاوية .. للاتصال بالمنزل، لمعرفة |
Pencerenden köşedeki telefon kulübesine bak. | Open Subtitles | القي نظرة خارج نافذتك على كشك الهاتف على الزاوية |
köşedeki adam Roman Dzindzichashvili- | Open Subtitles | الرجل الذي في الزاوية هو رومان جينجي هاشفيلي |
Tamam, 7 numara. köşedeki ilk oda. | Open Subtitles | حسناً , انها غرفة رقم سبعة هناك عند الزاوية |
Üst sağ köşedeki Theresa ve kızı, Brianna. | TED | في الركن العلوي الأيمن توجد تيريزا وابنتها، بريانا. |
Whistler'ın duyduğu köşedeki oda, bu. Burası, Cosmo'nun odası. | Open Subtitles | للحركة كاشف وبها الركن فى التى الغرفة هناك ويسلر سمع |
Şurada köşedeki kutup ayıları, onlar "Aryan Vanguard" lar. | Open Subtitles | تلك الدببة القطبية في الركن إنهم المرتزقة الأوروبيون |
köşedeki masaya en iyi şampanyanızdan bir şişe ve dört kadeh alalım lütfen. | Open Subtitles | أريد زجاجة من افضل شامبانيا لديك، وأربعة أكواب من فضلك للطاولة التي بالزاوية |
köşedeki aptalların üzerindekileri... koparmıyor. | Open Subtitles | لا يستحي ذلك التبن وهم الحمقى الذين يجلسون عند الزاويه قريب. |
Neden köşedeki ofisi alamadığımı anlayamadım. | Open Subtitles | أنا لا أَستطيعُ أَفْهمُ لِماذا أنا لا أَستطيعُ الحُصُول على مكتبِ الزاويةَ. |
İşbirlikçimizin birazdan benimle şu köşedeki masada buluşması gerekiyor. | Open Subtitles | العميل من المفترض أن يجتمع بي في ركن هذا المنضد في أي وقت |
Antika dükkanının bulunduğu köşedeki evde oturuyorum bilirsin önünde tahta Kızılderili heykelinin olduğu ev. | Open Subtitles | أنا اعيش على الناصية بجوار متجر التحف ذلك المتجر حيث يوجد الهندي الخشبي أمامه |
Ben Fox Kitabevi olmasaydım sen de köşedeki Dükkan sen ve ben tanışsaydık. | Open Subtitles | إذا لم اكن انا فوكس للكتب... و انت لم تكونى محل على الناصيه وأنتوأنافقطتقابلنا.. |
Evet. Kasayı alıp köşedeki konferans odasına getirin. | Open Subtitles | خذ الحقيبة الى الداخل وادخلة الى حجرة الاجتماع بالركن |
Ve burada bakmanızı istediğim şey, sağ üst köşedeki teleskop. | TED | وما أريد منكم أن تننظروا إليه هنا هو تلسكوب في الجانب الأيمن. |
köşedeki mekanda içki içecektim eğer burada işin bittiyse bana katılabilirsin. | Open Subtitles | كما تعلم، لقد كنت ذاهباً للحصول على مشروب من الأنحاء بالزوايه إذا أردت أن تغلق هنا وتنضم |
Kahveni köşedeki pastaneden alman da 18. caddedeki lobicilerden birindeydin demek oluyor. | Open Subtitles | قهوة مِنْ مخبزِ الزاويةِ دلالة على المكان الذي كنت فيه وهوواحدمن دكاكينفيالشارع18. |
Ve hemen köşedeki posta kutusunun girişine kredi kartını bırakmış | Open Subtitles | نعم، و ترك البطاقة في علبة البريد في المكتب الذي في نهاية الشارع |
Sonu olmayan bir işte dosya memuru olarak çalışıyorum, yani bazen köşedeki çocuklarla takılıyorum ama çoğu zaman evde tek başıma kalıp kitap okuyorum. | Open Subtitles | ككاتب ملفات. أحياناً أرافق الرجال في زاوية الحي.. ولكن أغلب الوقت أجلس في المنزل لوحدي وأقرأ. |
Ve digeri de köşedeki hırsızlıkta kullanılmışa benziyor. | Open Subtitles | و المفتاح الأخر يبدو و كأنه قد استخدم في عملية سطو على المنزل عند زاوية الشارع تماماً |