Size sert çıktıysam zaman kısıtlı olduğu için. | Open Subtitles | لو كنت قد قسوت عليك .. فهذا بسبب ضيق الوقت |
Aklıma geldi de, senin adlî bilim konusunda kısıtlı bilgin var. | Open Subtitles | يبدو لي أن لديك خبرة محدودة في مجال علم الطب الشرعي |
Yani nasıl olur da yarasalar böyle kısıtlı bilişsel yetenekleriyle bu kadar karmaşık ve stabil bir sosyal yapı kurabiliyorlar? | TED | إذاً كيف من الممكن أن تبقي الخفافيش على هذا التركيب الاجتماعي المركب و المستقر بالرغم من القدرات المعرفية المحدودة كهذه؟ |
Bazı hastalar kısıtlı yatak kapasitesinden dolayı kabullerini geç ya da ertelenmiş aldılar. | TED | إن بعضهم تعرضوا بقبولهم المؤخرة أو المؤجلة بسبب عدد الأسرة المحدود. |
Maalesef, Eskiler fizyolojisi ile ilgili bilgilerimiz kısıtlı. | Open Subtitles | لسوء الحظ، معرفتنا بعِلْم وظائف الأعضاءِ القديمِ محدوده جداً |
Jyorei? Biliyorum zamanın kısıtlı. | Open Subtitles | أعرف أنّ وقتكِ ضيّق |
Patlatma olayı bu gece biraz kısıtlı, kızlar. | Open Subtitles | حسناً القوة قَدْ تكُون شحيحة اللّيلة يا بنات |
Ama bu hapislik, yer darlığı çok küçük, çok kısıtlı ve her gün aynı şey. | Open Subtitles | ولكن الحجز ، وقلة السعة ، صغير جدا ، و ضيق جدا ، ودائما نفس الشيء يوما بعد يوم. |
Sesini eşleştirmek ve sonuçları almak için kısıtlı zamanımız var. | Open Subtitles | إنه وقت ضيق لتحليل صوته و الحصول على النتائج |
Çok uzun sürmez. Zamanımız çok kısıtlı. | Open Subtitles | لن يستغرق وقتا كبيرا إننا نعمل على إطار زمني ضيق جدا |
En sonunda, sağlık hizmeti sektöründe, hastanın sağlığını iyileştirmeyi hedefliyoruz ve bunu da uygun, kısıtlı bir bütçede yapmalıyız. | TED | في النهاية، في نظام الرعاية الصحية، نحن نهدف لتحسين الصحة للمرضى، ونحتاج عمل ذلك بتكلفة محدودة أو تكلفة بأسعار معقولة. |
çok işe yaramış olabilir. Hayatta kalmak için kısıtlı bilgiyle doğru kararlar vermemiz gerekiyordu | TED | في غالب التاريخ البشري، اعتمد البقاء على اتخاذ قرارات سريعة بمعلوماتٍ محدودة. |
Ancak benim gibi profesyonel astronomlar bu tarz şeyler için kısıtlı kaynaklara sahip, ve Kepler başka bir görevle meşgul. | TED | لكن علماء الفلك المهنيين مثلي، لدينا مصادر محدودة لهذا النوع من الأشياء، و مسبار كبلر يعمل على مهمة مختلفة. |
Fakat tarihimizde çok tehlikeli bir döneme giriyoruz. Nüfusumuz ve Dünya'nın kısıtlı kaynaklarını kullanmamız | TED | ولكننا علي أعتاب مرحلة خطيرة جدا من تاريخنا. تعدادنا السكاني واستخدامنا لموارد الأرض المحدودة |
Şimdi, işim gereği bundan faydalanmak için tekniklerle oynamalı, kısıtlı bir kaynak olarak dikkatinizle oynamalıyım. | TED | وخلال عملي، أستخدم تقنياتٍ مختلفة للتحكم بهذا المورد المحدود أي الانتباه |
kısıtlı imkanı olan bir kadından evlat edindim çocuğu. | Open Subtitles | لدي طفل من اعراق مختلفه تبنيته من امرأة مع خيارات محدوده |
Özür dilerim, ama zamanımız oldukça kısıtlı. | Open Subtitles | آسف. نحن على جدول ضيّق جداً |
Gerçekten yardımcı olmayı isterdim, ama ödenek kısıtlı. | Open Subtitles | أنا حقا أتمنى أن أساعد، ولكن الأموال شحيحة |
Anlaşma yattı. kısıtlı üyelik olduğunu söylemedin bana. | Open Subtitles | الأتفاق ملغي, لم تخبريني أنها عضوية محظورة |
Ateş gücümüz olacak, bu iyi, ama kısıtlı ulaşım noktaları beni endişelendiriyor. | Open Subtitles | سيوجد لدينا الكثير من القوة .. ذلك جيد .لكنى مهتمة بنقاطِ الوصولِ المحدودةِ |
O kısıtlı malzemeden, kahvaltıda harikalar yaratan bir iskoç kadınıdır. | Open Subtitles | مطبخها محدود إلى حد ما لكن عندها فطور كأي إسكتلندية |
Zamanımız kısıtlı, o yüzden lafı fazla uzatmayacağım. | Open Subtitles | الوقت ثمين ، لذلك فإنني سوف اضطر الى تعذيبكم. |
Paralel varoluşlarda şimdi birey artık zaman ve mekanla kısıtlı değil. | Open Subtitles | حالات الوجود المتوازية للفرد الآن أصبحت ليست محصورة بالزمان و المكان بعد اليوم |
Hava trafiği halen kısıtlı. | Open Subtitles | السفر الجوي مازال مُقيد |
kısıtlı mesleği olanlar kurumuş salyangozları hatırlattı ona. | Open Subtitles | الذين يعملون بالمهن المقيدة يذكروني بالقواقع الجافة. |
Geçen gece kütüphanedeydim, kısıtlı bölümde. | Open Subtitles | لقد كنتُ في المكتبة تلك اللـّيلة. في القسم المحظور. |