Çünkü kısa-vadecilik CEO'yu gerçekten pahalı bir güvenlik ekipmanı satın almaktan alıkoydu. | TED | لأن التفكير قصير المدى يمنع المدير التنفيذي من شراء معدات أمان باهظة الثمن. |
kısa-vadecilik öğretmenleri öğrencileriyle kaliteli bire bir zaman geçirmekten alıkoyar. | TED | التفكير قصير المدى يحرم المدرسين من إمضاء وقت مخصص فردًا لفرد مع تلاميذهم. |
"kısa-vadecilik." | TED | "التفكير قصير المدى" |
kısa-vadecilik Meclis'i alıkoyuyor-- burada Meclis'ten biri varsa üzgünüm (Kahkahalar) aslında o kadar da üzgün değilim -- (Kahkahalar) gerçek altyapı önergelerine yatırım yapmaktan alıkoyuyor | TED | التفكير قصير المدى يمنع الكونغرس -- آسف إذا كان أحد من الكونغرس هنا -- (ضحك) أو لعلّي لست آسفًا حقًا -- (ضحك) من صرف الأموال على بنى تحتية حقيقية. |