Sanırım bilmen gerek, James Heller az önce kızıyla beraber ayrıldı. | Open Subtitles | أعتقد أنه يجب أن تعلم جيمس هيلر" غادر للتو مع إبنته" |
Kral da kızıyla beraber. | Open Subtitles | وعن الملك ، إنه مع إبنته |
Henrik Johanssen'in kızıyla beraber. | Open Subtitles | إنه يتنقل مع ابنة (هينريك جونسن) |
Henrik Johanssen'in kızıyla beraber. | Open Subtitles | إنه يتنقل مع ابنة (هينريك جونسن) |
NYU'daki bir güvenlik kamerası Anne Brunell'in ölümünden 1 saat öncesinde kızıyla beraber bir taksiye bindiğini gösteriyor. | Open Subtitles | كاميرا للمراقبة في جامعة نيويورك اان بيرنال اخذت تاكسي مع ابنتها ساعة قبل الوقت المقدر لموتها |
Bu neden annenin kızıyla beraber kaçamadığını açıklar mı? | Open Subtitles | (بنزوس) هذا قد يفسر لماذا الأم لم تهرب مع ابنتها |
Onu ve eğer oradaysa misafirini gözaltına almanı istiyorum. Walt ve kızıyla beraber. | Open Subtitles | واريدك ان تقبض علية وعلى الضيف اذا كان لايزال هناك و والت وبنتة |
Onu ve eğer oradaysa misafirini gözaltına almanı istiyorum. Walt ve kızıyla beraber. | Open Subtitles | واريدك ان تقبض علية وعلى الضيف اذا كان لايزال هناك و والت وبنتة |
Cadı kızıyla beraber. | Open Subtitles | إنه مع إبنته الساحرة |