Yapabildiğim en iyi şey, insanları kızdırmak ama bunu yapmama bile izin vermiyor. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أجيده هو إغضاب الناس و لا يسمحون لي فعل هذا |
Uyuduklarını zannettiğim için... ayak uçlarıma basarak yürüdüm, onları uyandırmak istemedim, babamı kızdırmak istemedim. | Open Subtitles | فدخلت على رؤوس أصابعي لأني لم أرد إيقاظهن ولم أرد إغضاب أبي |
Adım at, salla, adım at dön. Yanardağı kızdırmak mı istiyorsun? | Open Subtitles | إنها خطوة, ورك , خطوة ,خصر هل تحاول إشعال غضب البركان؟ |
Gerçekten de Nathan'ı kızdırmak için mi etrafımızda dolaşıyorsun? | Open Subtitles | اظن أنت حقاً تقوم بلحاق بنا حتى تغضب نيثان ؟ |
Sizi daha fazla kızdırmak istemem ama bence evet demeye çalışmıyordu. | Open Subtitles | لاأعني بأن أغضبك أكثر، سيدي لكن أعتقد حقاً هي كانت تحاول أن تقول نعم |
Bak, senin sorunun nedir bilmiyorum ama şu anda beni kızdırmak istemezsin. | Open Subtitles | انظر، أنا لا أعرف ما مشكلتك اللعينة لكنك لا ترغب في إغضابي الآن |
Sanat Dünyası dergisine yazı vereceğim. Editörü kızdırmak istemem. | Open Subtitles | لدي مقالة سأسلمها لمجلة عالم الفنّ وأنا لا أستطيع إزعاج المحرّر. |
Bay Thwaites, onu kızdırmak akıllıca olmaz. | Open Subtitles | سيد ثوايتس من غير الحكمة أن تغضبه |
Kimseyi kızdırmak istememiştim. | Open Subtitles | وأنا , لأول مرة أن أدعي من أجل الطريقة السهلة لم أرد إغضاب أيّ أحد |
1.3 milyar insanı kızdırmak istemem ama kurbanlarınız uyduyu görmüş olmalı ve birileri bundan kimseye söz etmemelerini sağlamış. | Open Subtitles | قد يكون السبب في موتهم. لا أُريد إغضاب 1.3 مليار شخص, لكن لابد أن الضحايا قد رأوا وحيد القرن الأسود, |
Ve forumu kızdırmak istemiyorsan bunu yapacaksın. | Open Subtitles | وإن أردت تجنب إغضاب المنتدى، ستفعلين ذلك. |
suç örgütünü kızdırmak öldürülmenize sebep olabilir. | Open Subtitles | إغضاب مجموعة إجرامية سيرديك ذلك قتيلا |
Babamı kızdıracaktı ve ben de babamı kızdırmak istiyordum. | Open Subtitles | كان ليثير ذلك غضب أبي ولقد أردت أن أثير غاضبه |
Müslümanları kızdırmak amacı ile bu karikatürü ısmarlamadım. | Open Subtitles | إن الأمر ليس وكأني كلفتُ شخصاً ما بتصميم تلك الرسوم المسيئة أملاً في إثارة غضب المسلمين |
ve bir kralı kendi evinde kızdırmak küçük bir şey değildir. | Open Subtitles | وهو أمر ليس بالهين أن تغضب الملك في منزله. |
Teşekkürler, Şişko Tony, sağ ol ama seni aptal durumuna düşürüp kızdırmak pahasına da olsa bizim vale hizmetimiz yok. | Open Subtitles | شكرا فات توني شكرا لك ولكن سأخاطر باحتمال أن أغضبك عبر جعلك تبدو غبيا ليس لدينا خدمة اصطفاف السيارات |
- İyilik istemeden önce beni kızdırmak istediğinizden emin misiniz? | Open Subtitles | هل أنتَ متأكدٌ من رغبتكَـ في إغضابي قبلَ أن أسديكَـ معروفاً ما؟ |
Niyetim sizi kızdırmak değildi. | Open Subtitles | آنظر , بإمكاني آن آؤكد لك بإنه لم تكن نيتي إزعاج مقدم طلب الوظيفة |
Onu bu hafta ikinci kez mi kızdırmak istiyorsunuz? | Open Subtitles | هل تريد أن تغضبه مرتين في أسبوع واحد؟ |
Galiba bunun sadece sizi kızdırmak için bir hile daha olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | و أظن أني فكرت بها على أنها حيله لكي أزعجك |
Sana bir tavsiye şu an beni kızdırmak istemezsin. | Open Subtitles | كنصيحة مني لك، لا تغضبني الآن. |
Bunu, seni kızdırmak için yapmıyorum anne. İsyancı bir tavır değil bu. | Open Subtitles | أنا لا أفعل هذا لإغضابك يا أمي هذا ليس عملاً تمردياً |
Tamam, yanlış anlamadım değil mi, bunu sadece annemi kızdırmak için yapıyorsun? | Open Subtitles | حسناً، لأكون على بينة فحسب لاتفعلين هذا إلا لإغضاب أمي؟ |
Seni diğer insanların arasında kızdırmak istemedim. | Open Subtitles | لم ارد اغضابك امام الناس |
kızdırmak isteyeceğin türden biri değil. | Open Subtitles | ليس من النوع الذي تودّ إغضابه |
Onu neden kızdırmak istediğimi bilmeye can atıyorsun. | Open Subtitles | اعترف، يعتريك الفضول حول سبب إصراري على إغضابها |
Dudley'i kurtarmadıkça onları kızdırmak istemeyiz. | Open Subtitles | لا نريد أن نغضبهم حتى نبعده عنهم |